Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura, katıldığı bir programda yaptığı açıklamada, mücadelenin devam etmesi gerektiğini belirterek, “Şehre bir katkısı olsaydı, Kışladağ altın madeninin şehre katkısı olurdu. Maden 15 yıldır orda işliyor. İşliyor da ne oldu? Bu şehir zenginleşti mi? Yaşamsal standart arttı mı? Eşme-Ulubey’deki arsenik oranı 10 miligram tehlike sınırı olan arsenik yer altı sularda ve toprakta 700 miligrama kadar çıkıyor. Bu bölgede arsenik miktarının yüksek olması Kışladağ’dan bağımsız olabilir mi? Bu bir tesadüf olamaz” dedi.
Murat Dağı’nda kurulmak istenen altın madeni projesine karşı kurulan Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura, söz konusu madenin Murat Dağı’ndaki ekonomiyi ve ekolojiyi bitireceğini ve bölgede ciddi su ve besin kıtlığı yaşanacağını ifade etti. İbrahim Ethem Karahan’ın Şehir Konuşmaları isimli programında açıklamalar yapan Funda Öz Akcura, “2019’da bu madenin ÇED dosyasını iptal ettirdik ve demek ki biz fazla rahatladık ve geleceklerini biliyorduk. Geçen ay ÇED günü için 18 Kasım olarak belirlendi ve biz buraya Uşak ve Kütahya olarak gittik. Ziraat odaları, muhtarlar, vekiller, avukatlar vardı. Çok iyi geçti ve bu dosya geçebilir ve bu mümkün. Bakanlık bu ÇED dosyasını onaylayıp maden açabilirsin diyebilir. Bunların hepsi mümkün ve iş yine davaya gelir. Bu su mücadelesi ve hayatta kalma mücadelesi. Biz bu davayı yine kazanırız. Biz bu anlamda akıllandık ve bu süreci bitireceğiz ve madeni açtırmayacağız. Şirketin buradaki ruhsatlarını da iptal ettireceğiz” dedi.
MURAT DAĞI’NDA DUMANLA HABERLEŞİLİRDİ
“Murat Dağı’nın mitolojisi çok zengin. Burada geçmişte ateşlerle haberleşirlermiş ve buradaki ateşler Anadolu’nun ortasına kadar her alandan görünürmüş” diyen Akcura, geçtiğimiz yaz yaşanan kuraklığa da değindi. Akcura, “Tabi geçtiğimiz günlerde ciddi sıkıntı yaşadık. İnsanlar hafta sonu pikniğe gittiler ve evlerine geldiklerinde su kalmadığını gördüler. Önümüzdeki dönemin en büyük korkularından biri bu. Türkiye su fakiri bir ülke. Bizim 3 tarafımızda denizlerin olması ve derelerin bulunması bu gerçeği değiştirmiyor. Biz hızla fakirleşiyoruz. Dünyada bir ilkim krizi var ve biz kendi ülkemize de zararlar verdik. Tarım, madencilik ve bunun gibi yasalar değişti. Bunlarla tarım ve orman alanları madenciliğe tahsis edildi. Biz koruyacağımız alanları kendi vasfından uzaklaştırdık. Uşak’ın bir diğer sorunu da derelerinin ve toprağının kirliliği. Bu derelerin kirliliği gidip toprağa karışıyor ve verimlilik düşüyor. Uşak Belediyesi’nin kentsel arıtmayla ilgili projesi vardı ve kapasite artacaktı. Endüstriyel kirlilik had safhada. Barem yükselmiş ve bugün OSB’ler her şeyi kullanıp, olması gerektiği seviyede diyerek deşarj bile etse bu su, su değildir. Tarımda kullanılamaz ve su vasfını yitirmiş hale geliyor. Burada da çok ciddi problemler var. Gerçekten arıtmaya uyuyorlar mı? Arada kaçak oluyor mu? OSB’lerde şu ekonomik krizde arıtmanın inanılmaz elektrik maliyeti var? Hangi tesis kriterlere uyuyor? Buna ihtimal var mı? Biz suya bir meta olarak bakılmasını doğru bulmuyoruz. Su değerli ve sudan para al gibi bir zihniyet de doğru değil. Parayı basan herkes istediği gibi suyu kullanamaz. Biz burada suyu koruyacak yasalar konulması gerektiğini ifade ediyoruz. Endüstriyel ve vahşi sulamayla ilgili kapsamlı bir kanun çalışması yapılmalı. Bunlar uygulanabilir olmalı” ifadesini kullandı.
ŞEHRE FAYDASI OLSAYDI, KIŞLADAĞ’IN 15 YILDA YARARI OLURDU?
Kışladağ altın madeninin de kente zararlar verdiğini belirten Akcura, “Biz evlerde ne kadar su kaybedersek kaybedelim kirlettiğimiz kadar kaybetmiyoruz. Bizim şu anda ilk eldeki derdimiz de Murat Dağı’dır. Murat Dağı sadece Ege’nin değil Türkiye’nin en büyük su yataklarından biri. TEMA, 20’ye yakın ilde bir maden haritası çıkardı ve bir çok alanda ruhsat çalışması çıkıyor. Buranın yüzde 91’i maden sahası olarak görülüyor. Baktığımız da Murat Dağı’nın belki de tamamı madenlere ruhsatlı. Biz, Şubat ayında Küçükler’in hemen ilerisinde nikel madeniyle karşılaştık. Ekoloji mücadelesi verenlere her şeye karşı olarak bakılır, bu her şeye karşılık değil. Burada önemli olan sudur. Senin buradaki suyun tarımı ve hayvancılığı sağlıyor. Bunların hepsi bir bütün. Hayvancılık ve tarım hızla bitiyor mu? Bitiyor. Bunları yaratan alan Murat Dağı, o zaman burayı madenlerden azade kılmak lazım. Sen buradan altınları çıkaracaksın ne kadar çıkaracaksın. Şehre bir katkısı olsaydı, Kışladağ altın madeninin şehre katkısı olurdu. Maden 15 yıldır orda işliyor. İşliyor da ne oldu? Bu şehir zenginleşti mi? Yaşamsal standart arttı mı? Eşme-Ulubey’deki arsenik oranı 10 miligram tehlike sınırı olan arsenik yer altı sularda ve toprakta 700 miligrama kadar çıkıyor. Bu bölgede arsenik miktarının yüksek olması Kışladağ’dan bağımsız olabilir mi? Bu bir tesadüf olamaz. Hem suyu bitiriyor, hem doğayı, hem sağlığı bitiriyor. Uşak kanserde öne gelen şehirden birisi oldu. Bize Kışladağ ne getirdi? Bize Kışladağ bunları getirdi” diye konuştu.
MURAT DAĞI’NDA SİYANÜRDEN BAŞKA BİR ALTERNATİF YOK, BIRAKIN ALTIN TOPRAĞIN ALTINDA KALSIN
Akcura, şu ifadelerin de altını çizdi: “Murat Dağı’nda başka türlü bir madencilik yapma şekli yok. Burada değerli metale ulaşmak için üzerindeki orman tabakasını yok etmek zorundasınız. 2 patlama yapmanız lazım. Değerli maden yerin 400 ve 450 metre alanından başlıyor. Bunları ÇED dosyasından okuduk. Burası OSB’nin kapladığı alan kadar olacak. Burası da ilk 5 yıl için olan alan. Burada bir sefer geçidi verirsek devamı gelecek. Burada patlatma yapmaktan ve ormanı yok etmekten başka çareleri yok. Avrupa’da bir çok yerde bu tarz bir madencilik yapılmıyor. İşin açıkçası, Türkiye’deki altın madenciliği dünyanın geri kalmış ülkelerinde yapılıyor. Demokrasisi olmayan ve yasaların yeterli olmadığı yerlerde yapılıyor. Burayı tekrar ağaçlandıracağım diyorlar ve kestiği ağaç başı 5 ağaç parası vereceğini vaat ediyor. Bu kadar basit, caydırıcılığı olmadığı için bu tip madencilikler yapılıyor. Siyanür havuzları patlar, er ya da geç mutlaka patlar. Şirket ben üzerime düşeni fazlasıyla yapıyorum ve dese de yapsa da patlar. Her koşulda olacak. Bu maden toprağın altında var olmaya devam edecek, bunu başka türlü çıkarma imkanın yok. Bekle 20 yıl sonra belki başka bir teknoloji gelecek. Oradan çıkan altını yabancı şirket ülkesine götürüyor ve Türkiye devletine de yüzde 4 pay veriyor ve onu da beyanı üzerinden veriyor. Ne kadar altın çıktığı denetlenemiyor ve ne beyan ederse yüzde 4 veriyor. Değer mi?”