Akcura Programda yaptığı konuşmada ; “Türkiye’de ilk defa bir şirket devlete dava açtı.  Sen benim ÇED dosyamı nasıl reddedersin, onaylamak zorundasın diye şirket bakanlığa dava açtı. Biz o davaya da müdahil olduk. Dava tarihi belli değil.  Biz o davada toprağımızı suyumuzu yine savunacağız, yine şirkete kaybettireceğiz, bu sefer bakanlık kazanacak.” İfadelerini kullandı.
TÜRKİYE YÜZÖLÇÜMÜNÜN YEZDİ 67’Sİ MADEN RUHSATLI
İlk olarak söz alan TEMA Yönetim Kurulu  Başkanı Deniz Atac Türkiye’deki illerin yüzölçümlerinin ortalama olarak yüzde 67’sinin  maden ruhsatlı olduğunu söyledi. Bazı illerden bunun yüzde 90’lara varan oranlara çıktığını vurgulayan Ataç bu aranın Uşak’ta yüzde 80 olduğunu söyledi.  Durumu çok tatsız olarak niteleyen Ataç: “ Böyle dendiği zamanda maden şirketleri şöyle diyor ‘ Siz onlara bakmayın onların çok azı madene dönecek’ ama inanın hiç öyle gitmiyor. Çanakkale’ye bakalım, Eskişehir’e bakalım, Artvin tarafa bakalım…. Her tarafta patır patır ruhsatlar aktive olmaya başlıyor” dedi.
“MURAT DAĞI’NDAKİ ALTANI MADENİ YER ALTI VE YER ÜSTÜ SULARINI YOK EDER”

Whatsapp Image 2024 07 24 At 16.45.51
Program sunucusu Gözde Şeker Murat Dağı’ndaki mücadelenin 2017 yılından bu tarafa devam ettiğini hatırlattı ve dağın Uşak ve Kütahya arasında bir sınır oluşturduğunu ifade etti. Murat Dağı’nın çok önemli bir su kaynağı olduğunun altını çizen Şeker mücadelede gelinen durumu Funda Öz Akcura’ya sordu. 
Murat Dağı’nın ilk bakışta sıradan bir dağ izlenimi verdiğin ancak bu durumun böyle olmadığını şu şekilde anlattı; “Altın madeninin açılmak istendiği yer Porsuk ve Gediz nehirlerinin doğduğu yer. Menderes ve Sakarya nehirlerinin ana beslenme alanlarından birisi. Siz buraya madeni kurduğunuzda, açtığınızda Ege Bölgesinin yer altı ve yer üstü sularının dibine dinamiti koymuş oluyorsunuz, suyu orada yok etmiş oluyorsunuz” 
“YİNE BİZ KAZANACAĞIZ”
Funda Öz Akcura Murat Dağı Yok Olmasın Platformu olarak yürüttükleri mücadeleyi ise şu şekilde aktardı: “2017 beri Uşak ve Kütahya muhteşem. Özellikle Gedizli çocuklara buradan selam göndermek istiyorum, Seyfilere, Halillere, Ramazanlara, Süleymanlara… Çünkü onlar o bölgede destan yazdılar. 2017’de biz süreci başlattık, 2019’da bakanlık ÇED dosyasını onayladı. İzmir, Eskişehir, Kütahya ve Uşak Belediyeleriyle beraber STK’lar, Dernekler olmaz üzere toplam 60 kişi dava açtık ve biz o davayı kazandık. Şirket vazgeçmedi 2022 yılında ilk ÇED dosyasını revize ederek tekrar başvurdu revizede dedi ki; ‘ Ben ilk ÇED’de yanlış yapmışım, demiştim ki fazla ağaç kesmeyeceğim sadece 2 bin 100 ağaç keseceğim meğerse ben 200 küsur bin ağaç kesecekmişim görememişim. Burası birinci derece deprem bölgesi gerekli önlemleri alacağım demiştim ama ben yanlış yapmışım siyanürlü liç sahasından vazgeçtim. O yüzden ben yanlışımdan dönüyorum ama gönlünüz rahat olsun bu sefer ben bu işlemi siyanürsüz  yapacağım’ diye bakanlığa yeniden başvurdu.  Ama biz 2017 yılından itibaren hep şunu söyledik: Bu öyle bir vahşi yöntem ki siyanür bunun en masum kısmı, siyanüre gelene kadar biz zaten yaşam alanlarımızı, suyumuzu ve suyu yaratan unsurları kaybedeceğiz. Eğer bu maden açılırsa bizim suyumuz olsun da ister zehirli olsun, ister siyanürlü olsun diyeceğiz… Dolayısıyla da biz ikinci ÇED’e de karşı çıktık. Geçen yıl bakanlık ÇED dosyasını askıya çıkardı biz o 10 günlük süreçte ortalığı yıktık, Belediyeler de dahil olmak üzere 10 bine yakın itiraz dilekçesini bakanlığa gönderdik. Çünkü maden açıldığında bu belediyelerin de varlık nedenleri de ortadan kalkacak. Bakanlık ÇED dosyasını iptal etti. Sonrasında Türkiye’de ilk defa bir şirket devlete dava açtı.  Sen benim ÇED dosyamı nasıl reddedersin, onaylamak zorundasın diye şirket bakanlığa dava açtı. Biz o davaya da müdahil olduk. Dava tarihi belli değil.  Biz o davada toprağımızı suyumuzu yine savunacağız, yine şirkete kaybettireceğiz, bu sefer bakanlık kazanacak.”
 

Kaynak: HABER MERKEZİ