Hiç düşündünüz mü? Demokrasi nedir? Demokrasi: İnsana ait yaşam değerlerinin toplamıdır. Aynı zamanda bir değerler sistemidir. Bu sistem korunur. Ona müdahale edilemez. Her sandıktan birinci çıkan parti başkanı, demokrasinin sabit değerlerini bozamaz ve bozmamalıdır. Demokrasinin ana yapısının sağlam tutan değerler, değişmez. Bu değerler, ince birer kavramdır. İkide birde oynamaya ve oynatmaya gelmez. Çünkü, hemen bozulur ve o değerler, sandığın dibinde kalır. Demokrasi de orada kaybolur. Demokrasi, herhangi bir şekilde sulandırılamaz.
Demokratik rejimlerde, seçimi kazanıp sandıktan çıkanlar ise, demokrasi şartlarında, ülkeyi yönetirler. Onların işi, sadece yönetmektir. Yeni bir demokrasi yaratmak, ya da icat etmek değildir. Aslında, demokrasinin biçimi, dürüst, doğru bir yönetim güzelliğine göre ayarlanmıştır. Demokrasinin şekli birdir. Her yeni gelen, ya da sandıktan çıkan, onu mıncıklayamaz. Batı ülkelerinde, demokrasi sistemi oturmuştur. Ondandır ki, anayasa değişikliği, yargı kanunlarıyla oynamayı, kimsenin aklına gelmez.
Uygar ülkelerde, uygar toplumlarda demokrasiye sahip, bilinçli halk ve kendi iç sorumluluklarını bilen uyanık Sivil Toplum Kurumları vardır. Bunların da başında, demokrasiyi uygulayan gerçek devlet adamları vardır. Anayasa olsun, ya da olmasın, devlet yönetimi emin ellerdedir. Uygar toplumlarda, anayasada değişiklik derdi pek olamaz. Yargı (hukuk) kanunlarında, eksi ve artı sıkıntısı yaşamazlar.
Bakınız! İngiltere'yi yöneten 1215 yılında hazırlanmış, 800 yıllık: “Magna Carta Libertatum” adında bir anayasa vardır. Bunca eski bir anayasa olduğu halde, onu değiştirmek, kimsenin aklına gelmiyor. Bugün, Almanya'da ve Japonya'da uygulanan anayasalar, (1939-1945) İkinci Dünya Savaşı sonunda Amerika tarafından, her iki ülkeye dikte ettirilen birer anayasadır. Almanya ve Japonya'da hiç kimse: “Bu anayasalar, Amerika'nın zorla dikte ettirdiği anayasalardır. Değiştirelim” demiyor. Neden demiyor? Çünkü her iki ülkede demokrasiye bağlı gerçek devlet adamları vardır. Bu devlet adamları, demokrasi kurallarını uygularken, İkinci Dünya Savaşı sırasında, yıkılmış, tükenmiş ve bitmiş oldukları halde, kendi halklarını refaha taşıyarak mutlu bir ulus yaratmasını bilmişlerdir.
Batı ülkelerinde seçimi kazananlar, kendi süreleri boyunca, sadece ülkeyi yönetiyorlar. Kendi çıkarlarına uygun yeni usul getirmiyorlar. Halkın yaşam biçimini değiştirmiyorlar. Ve demokrasinin değerlerini, gerçeklerle çatıştırmıyorlar. Yeniden bir ahlâk düzeni kurmuyorlar. Eğitim sistemini altüst etmiyorlar. Yasama mevzuatıyla oynamıyorlar. Politika, sadece değerler değildir. Demokrasi, bir anlık mesele de değildir. Barışı ve huzuru kapsayan bir süreçtir. O süreç, halkın mutluluğunda, refahında, insan haklarında, adalet ve fikir özgürlüğünde kendini gösterir. Öyleyse demokrasi, bugünün ve yarının güvencesi değil midir? Hoşca kalın dostça kalın, sevgiyle kalın!