Arkadaş gruplarının sanal dünyada oluştuğu, oyunların sanal dünyada kurulduğu, ders çalışma ve araştırmanın dijitalleştiği, bilgi ve eğlenceye erişimin 2 yaşa kadar indiği dünyada, bu kolaylıklar, beraberinde insanın tabiatına aykırı anatomik bozuklukları da getiriyor. Bu sorunların, özellikle teknolojinin içine doğmuş nesillerin orta yaşlarında temel sağlık sorunlarından birine dönüşmesi bekleniyor.

Birçok araştırmacı, genel olarak çocukların zihinsel ve sosyalleşme aktivitelerinin geleneksel yüz yüze etkileşime göre azaldığı, sosyal ve duygusal taraflarının zayıfladığı gibi göstergeler üzerine tartışırken, son dönemde bu durumun doğrudan fizyolojik sorunlara da zemin hazırlaması da gündemde.

Teknolojinin hızlı gelişimiyle ortaya çıkan ürünlerin, yan etkileriyle ilgili kapsamlı araştırmalar yapılmadan ticari tarafı öncelenerek doğrudan topluma pazarlanmasının, yan etkilerin orta vadede ortaya çıkmasına neden olabileceği tartışılıyor. Zira birçok marka, ticari faaliyetlerini ön planda tutarak geliştirdiği ürünü rakiplerinden önce sunabilmek adına AR-GE sürelerini kısa tutabiliyor.

Günümüzde orta yaş grubundaki insanların; akıllı telefon, bilgisayar, karma gerçeklik gözlüğü, akıllı saat, oyun konsolu ve tablet gibi ürünlerle gelişim çağlarını tamamladıktan sonra tanışmasının aksine 21. yüzyılda doğan çocuklar, bu teknolojik gelişmelerin hız kazandığı bir dünyada büyümek durumunda kalıyor.

Buna paralel olarak nesiller arasındaki sosyalleşme alışkanlıkları da farklılık gösteriyor ve yaş grupları arasındaki iletişim ve tecrübe paylaşımı gibi sosyal ihtiyaçların karşılanması da sekteye uğruyor.

Sosyalleşme ihtiyacını karşılamak için gerçek ortamlarda arkadaşlarıyla vakit geçiren bir önceki neslin tersine, "Z kuşağı" olarak adlandırılan nesil, sanal ortamda sosyalleşiyor.

Çocuklar bilgisayar, oyun konsolu veya tablet aracılığıyla internet üzerinden erişilebilen "çok oyunculu" oyunlara yoğun ilgi gösteriyor.

Bu oyunların çoğu, oyunculara işitsel ve görsel iletişim kurma imkanı sağlıyor. Oyuncular bu nedenle saatlerce evden çıkmadan sanal ortamda, arkadaşlarıyla veya yüz yüze hiç tanışmadığı kişilerle vakit geçirebiliyor.

İnternet oyunlarının çocuklara sağladığı sanal sosyalleşme imkanı, kimilerine göre yadsınamaz bir fayda olarak görülürken kimilerine göre ise bu yöntem, içtimai hayatın gerçekliklerinden uzak bir yöntem. Ayrıca çocukların kalkmadan, neredeyse hareketsizce gün boyu ekran başında oyun oynamasının, kas-iskelet sistemine olan olumsuz etkileri de uzmanların sıkça gündeme taşıdığı konuların başında geliyor.

Çocuklarda skolyoz

Omurganın yana doğru eğriliği olarak tanımlanan ve genellikle genetik ve hormonal etkenler nedeniyle oluştuğu düşünülen "skolyoz" rahatsızlığı bu tartışmaların odağında yer alıyor.

Önden ve arkadan bakıldığı zaman düz olması gereken omurganın yana doğru eğrilmesiyle ortaya çıkan skolyoz, duruş bozukluğu, bacak kısalığı ve omuzların birbirine eşit olmaması gibi belirtilerle kendini gösterebiliyor.

Avrupa Omurga Derneği (EUROSPINE) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Alanay, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, bu asimetrinin ergenlik dönemi skolyozu, kas ve sinir hastalıklarına bağlı skolyoz, doğuştan skolyoz ve dejeneratif skolyoz olarak 4'e ayrıldığını anlattı.

Alanay, omurgada 40 derecelik eğriliğin eşik kabul edildiği skolyozun nedeninin henüz net olarak belirlenemediğini, mekanik faktörlerin skolyoza neden olabileceğini dile getirdi.

Çocuklar geçmişe kıyasla daha hareketsiz

Geçmişte çocukların çoğunun hareketli olduğunu, bu nedenle de yer çekimine karşı kaslarının daha aktif kaldığını belirten Alanay, bunun skolyozun ilerlemesini engelleyebileceğini belirtti.

Çocukların artık daha sedanter (hareketsiz) bir yaşam tarzı seçtiğini ifade eden Alanay, bu nedenle "tedaviye ihtiyaç duyma oranlarının artmış" olabileceğini söyledi. Alanay, çocuklara spor yaptırarak onları aktif tutmanın, vücut dengesi açısından faydalı olabileceğini kaydetti.

Alanay, bu eğriliğin göğüs hastalıklarına, kalp hastalıklarına ve eklem ağrılarına etki edebileceğini vurgulayarak, skolyozun tetiklenmesinden sonra geri dönüşünün pek mümkün olmadığına işaret etti.

Skolyoz, çocuklarda psikolojik sorunlara yol açabilir

ABD'deki Wright Eyalet Üniversitesi'nden Kristin George ise doktora tezinde, skolyozun, çocukların fiziksel görünüşünü ve kendine bakışını etkileyebileceğini belirtti.

Çocukların, toplumsal güzellik algısı nedeniyle, vücutlarındaki asimetriyle barışık olmama ihtimaline değinen George, bunun özgüven eksikliğine ve aşağılık psikolojisine yol açabileceğini ifade etti.

George, skolyozun, çocukların psikolojik sorunlar yaşamasına ve sosyal anlamda yalnızlaşmasına da neden olabileceğine işaret ederek, toplumsal güzellik algısını dayatan anlatılara meydan okunması gerektiğini belirtti.

"Mesaj boynu sendromu"

İtalyan pediyatri uzmanları, "International Journal of Environmental Research and Public Health" adlı dergide yayımladıkları makalede, akıllı telefon ve tablet kullanımının çocukların sağlığına etkisini ele aldı.

Yapılan araştırma kapsamında, 8 ila 17 yaşlarında boyun ağrısı çeken 180 çocuğun incelendiğine işaret edilen makaleye göre, bu çocukların tamamı, akıllı telefon veya tablet kullanırken boynunu öne eğdi. Çocuklar, günün 5 ila 7 saatini bu elektronik cihazlarla geçirerek boyun bölgesine baskı uyguladı; bu da boynun normalden daha ağır bir yük taşımasına neden oldu.

Çocukların yaşadığı rahatsızlığı "mesaj boynu sendromu" olarak adlandıran uzmanlar, omur üzerindeki baskının, boyun ağrısının yanı sıra gelişimsel, psikolojik ve sosyal zorluklara neden olabileceğini ifade etti.

Araştırma, telefon ve tablet kullanımının, çocukların omuz ve bel bölgelerinde de ağrıya sebebiyet verebileceğini gözler önüne serdi.

Hareketsizliğe karşı farkındalık önemli

Polonyalı uzmanların, "Medycyna Srodowiskowa" adlı dergide yayımladıkları makalede de çocukların hareketsiz yaşam sürdürmesinin hastalıklara etkisi incelendi.

Makalede, hareketsiz geçirilen vakit nedeniyle çocuklarda duruş bozukluğu ve eklemlerde kireçlenme gibi sorunların gözlemlendiğine dikkati çeken uzmanlar, hareketsizliğin neden olabileceği tehlikelere karşı toplumun uyarılması gerektiğini vurguladı.

AA

Editör: Zülal Ünal