Gündem

Din İstismarı ile Mücadele

Uşak İl Müftülüğü 15 Temmuz dolayısıyla din istismarıyla mücadele konulu bir sohbet yayınladı. Sohbette Uşak İl Vaizlerinden Refik Öztürk dinin tanımını yaparak başladığı konuşmasında dinin insanlığın yüzyıllardır aradığı yaratılışı nedeni, yaşamın anlamını gibi sorulara cevap verdiğini söyledi.  Öztürk, dinin aynı zamanda aşkın bir varlığa ibadet ihtiyacını karşılama, sevgi, adalet , merhamet gibi erdemlerin toplumda yaşanılır kılma amacına da matuf olduğunun altını çizdi.

Abone Ol

Bütün dinlerin kökeninin Allah’a dayandığını ve hak dinlerin tamamının İslam olduğunu söyleyen Öztürk: “ Bu anlamda bütün Peygamberlerin bildirmiş olduğu ilahi kurallar bütününe İslam diyebiliriz. Bu anlamda İslam’ın 2 kaynağı var. Veda Hutbesinde Allah Resulünün söylediği gibi Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye, bu iki kaynak bizin için çok önemli” dedi.
Öztürk din istismarı denince ne anlaşılması gerektiğini şu şekilde anlattı: “ Dine dair kavramları, değerleri kullanarak, insanları etkileyip maddi-manevi çıkarlar devşirme diye kabaca bir tanım yapabiliriz. Din istismarı maalesef 15 Temmuz’da başlamadı orada ayyuka çıktı denilebilir.  Belki ilk insandan,  Peygamberden, milletlerden itibaren bu istismar edilegelmiş bir unsur. İnsanların hassas olduğu, zayıf karnı diyebileceğimiz bir nokta. 
Öztürk bu istismarı ve istismar edenleri fark edebilecek bazı hususlar konusunda da şu ip uçlarını verdi: “ Dini istismar eden kesimlerde bizim ayırt edici özellik olarak en başta inandırmak istediği insanlarda Allah ve Peygamberle görüştüğü algısını uyandırmaya çalışır. Üstün bir kişi olarak liderliğini taktim etme gayretinde içerisinde olurlar. Doğrudan Allah’tan emir aldığı veya  Resulünden bir takım manevi platformlarda görüştüğü iddiasında bulunurlar. Karalarını Efendimizle istişare ettiğini söyleyerek kararlarını tartışılmaz hale getirip teyit edici birer unsur olarak Allah’ı da Resulünü de kullanırlar. 
Bir başka belirti dini anlamada kendisini yegane kaynak kabul ederler. Günümüzde hala hayatını devam ettiren şu an ismini vermeyeceğim ama ip uçlarını verirken zaten basiret sahibi kardeşlerimiz zaten anlayacaklardır, kimleri, hangi grupları, hangi ideolojilere yada felsefeyi, mantaliteyi kastettiğimi anlayacaklardır diye düşünüyorum. Kur’an bize yeter diyerek hadis-i şerifleri bir kenara bırakan, Allah’ın Resulünü öteleyen, postacıdan öbür tarafa geçirmeyen ama ne hikmetse Kur’an yeter dediği halde onlarca kitap yazan… Bu anlamda da Kur’an’ın anlaşılması için benim kitaplarımın okunması lazım  diyen bir kesim yine dini istismar eden kesimlerin içerisinde zikredilebilir. İdeolojisine uygun düşmeyen sahih hadisler hakkında şüphe uyandırmak ve reddetmek de  yine bu kesimin en önemli taktiklerinden biridir. 
Bir başkası grup mensubiyetini, aile, millet, ümmet olma bilincinin de önüne geçiriyor. Halbuki Kur’an-ı Kerim’in ve Peygamberimizin genel perspektifine baktığımızda anne babaya itaati emreder. Sadece İslam’ın tersine bir şeyler istiyorsa ebeveyn o zaman anne ve babaya itaat olmaz. Bunun dışında genel olarak anne babaya itaat emredilir. 
Bunlar ellerindeki güç ve imkanı toplumun iyiliği ve menfaati için değil kendi grupları, kendi davaları ve çıkarları için kullanırlar. 
Mabetleri istismar etmeleri söz konusudur, söz gelimi caminin toplayan bir araya getirin bir anlamı vardır, Cuma hakeza öyle ama ne gariptir ama bunlar  Cumaları bile bizim ümmetin meclislerinde, mescitlerinde kılmazlar. 
Hakikat tekelciliği yaparlar, en doğrusu bizde demek güzel bir cümledir ama bunu söylemiyorlar sadece bizimki doğru, tek doğru biziz diyorlar. Evet çok güzel hizmetler var ama en güzeli bizimki diyebilir. En doğrusu diğer bakış açılarını kucaklayıcı ve hakkı arayan bir bakış açısı olması.