Enflasyonun kavurucu etkisi yoğun bir şekilde hissediliyor.
Uzmanlar, bu tür havalarda çalışamayanlar (işsiz), ev hanımları, çocuklar ve emeklilerin sürekli; asgari ücretlilerin de iş saati dışında dışarı çıkmamasını öneriyor.
Bu kavurucu enflasyon ortamında, bir de yerel seçimler var ve her parti kendi iç hesaplaşmalarıyla karşı karşıya.
İç hesaplaşmalardan dolayı şu ana kadar pek sokağa çıkan yok gibi. Zaten sokakta dolaşmak bu dönemlerde pek hem sağlıksız, hem de masraflı.
Teşbihlerde hata olmaz…
Dün, Uşak’ı AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan ziyaret etti. Ziyaretin sonunda bazı basın emekçileri sorular yöneltti. Sorulardan biri de enflasyon ortamının seçim sonuçlarını etkileyip etkilemeyeceği yönünde oldu.
Çiğdem Karaaslan, bu soruya ortalama bir yanıt verdi ve ekonomiyle seçimlerin çok bir alakası olmadığını ve partisinin ekonomik anlamda ortaya konan politikaları seçim için yapmadığını belirtti.
14 ve 28 Mayıs’tan önce bu cevabı verse tabi bu tartışabilirdi. Seçimden sonra pek de tartışılır bir yönü yok bunun.
Çünkü vatandaş halinden gayet memnun ve herkesin keyfi de tıkırında.
Çoğu zaman bazı ekonomistleri takip ediyorum ve gelişmelerle ilgili hem bilgi sahibi olmak, hem de yaptığımız haberlere destek için bilgiler alıyorum.
Evren Devrim Zelyut, hemen her videosunda muhalefetin yetersiz olduğunu ve yaşanan sorunlara karşı bir hesap soranın olmadığını ifade ediyor.
Ben de O’nun bu sözlerine katılıyorum ve bazı eklemeler yapacak olursam, muhalefetin yerel seçimi de ötelediğini ve şimdiden kaybetmeye kendini programladığı görüyorum.
Sadece Uşak özelinde gördüklerimi ve tespitlerimi burada ifade etsem, herhalde Türkiye fotoğrafını çekmiş oluruz.
Şimdi Uşak’taki durumu kısaca yazalım:
AK PARTİ-
AK Parti’de daha önce belirttiğim gibi aday adayları nezdinde yoğun bir çıkış olmayacak gibi. Aday adayı olanların çoğu da partiye ahde vefasından dolayı veya falanca kurumda bir yerlere gelmek, en beteri bulunduğu iş kolundaki işlerinin daha kolay yürümesi için boy gösterecektir.
AK Parti’nin Uşak’taki adayının mevcut belediye başkanı olma ihtimali yüksek ve karşısında belki 1 veya 2 isim çıkabilir, fakat bunların da büyük tantana çıkaracağına dair bir beklenti yok.
Gördüğüm kadarıyla, AK Parti sanki adayını yüzde 90 netleştirmiş (yanılma payı her zaman var) ve yerel seçim çalışmalarına hız vermiş görünüyor.
Zaten 14 ve 28 Mayıs’taki seçimlerde yine birinci parti çıkmanın ve hükümette olmanın da avantajını illaki kullanacaklar ve burada düzenli çalışma yapan tek parti gibi duruyor.
İlçe ve il kongrelerini de yerel seçim önü ertelemeleri, tüm enerjinin seçime verileceğini ortaya koyuyor.
CHP-
CHP’de 2 uçlu bir yarış var. Birincisi ilçe ve il başkanlıkları nezdindeki yarış ve diğeri de belediye başkan adaylığı için girilecek yarış.
Uşak’ta da değişim isteyenler olduğu gibi, değişimden yana gibi görünenler var. Pek yerel seçimi kazanmak, il veya ilçe yönetimlerinin umurunda değil. Yerel seçime yakın bir dönemde olduğumuz için seçimlere çalışacağız v.s. söylemleri ortaya atılıyor. CHP’nin kendi içinde ve toplumdaki yaygın kanı, burada belediyeyi alacak gücün olmadığı yönünde.
Buna rağmen CHP’den belediye başkan adaylığı isteyenler var ve seçim kazanmaya dair tek umut yaşanan yoğun enflasyon ve ekonomik kriz ortamı.
Bir ihtimal vatandaş hükümete kızıp, yerel seçimde oy verir mi düşüncesi aday adayı olmayı düşünenlerin de tek motivasyonu.
İYİ PARTİ-
İYİ Parti’nin Uşak’taki durumuyla, Genel Merkez’in ortaya koyduğu tavır ve tutum bire bir örtüşüyor. Sanki karbon kağıdıyla bir kopya çıkarılmış gibi….
Nasıl ki genel merkez, CHP’ye ateş püskürüyorsa, Uşak’taki teşkilat ve yöneticiler de aynı tavrı buradaki adaylara gösteriyor.
Seçimlerde, CHP’li adayların ittifak ruhuna aykırı hareket ettiklerini ve burada AK Parti’ye verilen 1 milletvekilliğine neden olduklarını düşünüyorlar.
İYİ Parti’de Muhammet Gür’ün dışında henüz bir isim aday olarak topluma örtülü dahi olsa sunulmadı.
MHP-
MHP’yle ilgili çok bir şey yazmama gerek yok. Genel Merkez neyse burada da aynı durum geçerli. Çünkü ne zaman MHP’lilere bu konuda soru sorsak, Genel Merkez yani Devlet Bahçeli ne derse o olur ifadesiyle karşılaşıyoruz.