YARATMA SANATININ EN BÜYÜK DELİLLERİ”
Araştırarak, okuyarak ve sonrasında yerinde inceleme duygusu ile dağların en ücra bölgelerine gittiğini, o bölgenin coğrafi ve jeoloji oluşumlarını araştırdığını, geçmişe giderek binlerce yıl öncesine ait kayaları, taşları, doğayı incelediğini söyleyen Yıldız ; “Bunların en önemlilerinden ise fosiller. fosil bir canlının taşa dönüşmüş hali. işte bir gün yine doğa araştırmasına çıktığımda çok önemli ip uçları elde ederek Murat Dağı’nda yer alan bölgenin yıllar önce bataklık ve volkanik bölge olduğunu ve ormanlık göllerle çevrili olduğuna kanaatine vardım ve yavaş yavaş bölgeyi taramaya başladım. Sonra karşıma eşi benzeri olmayan güzel fosilleşmiş ağaçlar çıktı. Çok sevindim mutlu oldum ve Allah’a tefekkür ederek derinden bir hamt çektim. Rabbimizin bize milyon yıllar önce yaşayıp sonra onu olduğu gibi taşa çevirip en büyük yaratma sanatının delillerini bana, bize gösterdiği için hamt ettim.” Dedi.
“GERÇEK ÜNİVERSİTE; ÖNCE SEVGİ SONRA MERAK”
Dağları gezerken kendisini çok farklı alemlerde hissettiğinin söyleyen Yıldız; “Bir anda Kambriyen döneminde bazen ise Paleozoik zamana gidiyorum bence araştırmak çok önemli çünkü gerçek üniversite önce sevgi sonra merak ve kendini tabiatın kollarına bırakmak gerisi kendiliğinden geliyor.” Şeklinde konuştu.
“GÜZELLİKLERİ ARAYIP BULMAK VE ONLARI MİLLETİMİZLE PAYLAŞMAK, İNSANOĞLUNA FAYDALI OLABİLMEK İÇİN UĞRAŞ VERİYORUM”
“Allah her şeyi bir denge üzerine yaratmıştır, geçmişteki canlı ve cansızların hallerini insanoğluna göstermek için onları fosile dönüştürmüş ve milyonlarca yıldır bozulmadan günümüze kadar gelmiştir.” Diyen Yıldız Murat Dağı’nın bu anlamda bir hazine olduğunu ve gelecek nesillere bozulmadan aktarılması gerektiğini vurguladı. Yıldız konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı ; “ Bunlar dünyanın uzak topraklarında değil, güzel ülkemiz Türkiye’de, dahası güzel Uşak’ımızın dağlarında. En güzel yanı da dağların güzeli Murat Dağı’nda. Murat dağı efsanelere konu olmuş, ağaçlarıyla kayalarıyla şırıl şırıl akan sularıyla, kışın karıyla, baharda yağmurlarıyla, muhteşem ötesi bir dağ. Murat dağının her karesinde keşfedilecek çok değer var. Ben de daha nice güzellikleri arayıp bulmak ve onları milletimizle paylaşmak, insanoğluna faydalı olabilmek için uğraş veriyorum.”
“BÖYLESİNE EGE BÖLGESİNDE HİÇ RASTLANMADI”
Murat Dağı’ndaki fosil ağaçlar hakkında bilgi veren Uşak Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doçent Doktor Selahattin Polat, Prof. Dr. Ünal Akkemik, Dr. Öğretim Üyesi İsmail Ege, Araştırma Görevlisi Yıldız Güney ile beraber konuyla ilgili bilimsel bir makale hazırladıklarını söyledi.
Murat Dağındaki ağaç fosilleri 1250 metre ile 1480 metre arasında yer aldığını aktaran Polat ; “ Bunlar çok nadir olan oluşumlar. Türkiye’de sadece Bolu ve Çankırı civarında böyle ağaçlar var. Biz bunları pertifiye olarak nitelendiriyoruz özellikle doğa tarihi açısından önemli olan unsurlardan bir tanesi. Bu fosil ağaçlardan hareket ederek geçmişin iklimi toprak özellikleri hakkında hatta deniz miydi? Kara mıydı? Böyle özellikleri tespit etme açısından önemli olan unsurlar. Ege bölgesinde şu ana kadar sadece Manisa’nınn Osmancalı köyünde tespit edilmişti. Manisa Şehir ve Çevrecilik İl Müdürlüğü tarafından bu saha koruma altına alındı şu an da eko turizm deniler turizm faaliyetlerinde kullanılıyor. Murat dağındaki bu ağaç fosilleri ise Ege Bölgesinde ilk defa tespit edildi. Biz bu ağaçlardan 26 tane numune aldık bu numuneleri İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinde şu anda Cerrahpaşa Üniversitesi diye geçiyor orada analizini yaptırdık.”
“ŞU AN KADAR YAPILAN ARAŞTIRMALARA GÖRE TÜRKİYE’DE BU KADAR YAŞLI AĞAÇLARA RASTLANILMADI”
Yapılan analizlere göre buradaki ağaç türlerinin hepsinin Sekoya ağacına ait olduğunu ve Bu ağaçlardan şu anda Türkiye’de olmadığını vurgulayan Polat ; “ Bunlar dünyada 2 yerde yetişiyor. Birisi Amerika Birleşik Devletlerinde yani Kuzey Amerika’da bir tanesi de Çin’de. Bunlar devasa ağaçlar. Bulunan fosil ağaçlar bizim için çok kıymetli. Geçmişin jeomorfolojik özelliklerini gösteriyor. Bu ağaçların varlığı Murat Dağı’ndaki iklimin geçmişte ılıman bir iklim olduğunu ve akarsu kenarı olduğunu gösteriyor. Bulunan ağaçların büyük bir kısmı taşınmış parçalar halinde, büyük bloklara çok fazla rastlamıyoruz en fazla 1.80 cm büyüklükte olanı gördük bir de çapları 80 cm kadar olanları var. Tabi ağaçlar hangi jeolojik zamanda teşekkül etmiş derseniz yani Paliogen dediğimiz dönemde 50-60 milyon yıl önceye ait bir ağaç türü olarak nitelendiriyoruz. Şu an kadar yapılan araştırmalara göre Türkiye’de bu kadar yaşlı ağaçlara rastlanmadı. Ege bölgesinde zaten ilk. Mevcut literatür taramalarına göre Türkiye’deki en yaşlı ağaç fosilleri arasında diyebiliriz. Bunlar Eosen Oligosen jeolojik zamana ait olarak nitelendirdiğimiz dönemlere ait fosiller ve burada ağaçların parçalı olarak bulunması sel suları tarafından getirildiğini gösteriyor. Bu ağaç fosillerinin bulunmuş olduğu yerlerde madencilik faaliyeti yapılacağını öğrendik bu ağaç fosillerinin korunması gerekiyor. Hatta özetle coğrafya eğitimi, biyoloji eğitimi amacıyla buradaki ağaç fosilleri bulunmaz nimet .” dedi.
“TALAN EDİLMESİ EN BÜYÜK KORKULARIMIZDAN BİRİSİ”
Fosil ağaçlarının korunması için bulunduğu bölgenin tamamen sit alanı olarak ilan edilmesi gerektiğinin altını çizen Polat; “Orada yol güzergahlarını yaparak gezi parkları oluşturarak oraların ziyaretçilerin hizmetine sunmak lazım. Talan edilmesi en büyük korkularımızdan birisi. Özellikle fosil avcısı insanlar tarafından bunlar alınıp götürülüyor onun için mülki idari amirlerine Kaymakamlara, Valiliklere, Şehir ve Çevre Müdürlüklerine çok önemli görevler düşüyor. Ben bu ağaç fosillerini şehir ve çevre müdürlüğüne zaten bildirdim onlar da zaten Ankara ile gerekli temasa geçtiler diye biliyorum ama hangi aşamada bilmiyorum.” Şeklinde konuştu.
“DETAYLI BİR ARAŞTIRMA YAPILDIĞINDA ORMANA AİT DAHA BÜYÜK AĞAÇ FOSİLLERİ BULUNABİLİR”
Polat, Murat Dağı’ndaki Petrifiyelerin (Fosil Ağaç) nasıl meydana geldiği noktasında da şu bilgileri paylaştı; “ Petrifiyelerin volkanik faaliyetler yada oksijensiz bir ortamda ağacın üzerinin kapatılmasıyla meydana geldiğini anlatan Doç.Dr. Polat ; “Bu civardaki petrifiyelerin oluşmasının volkanizmayla bir alakası yok. Ani bir sellenme sonucunda üzerlerinin kapatılması sonucunda meydana gelmiş. Zaten fosillerini bulunmuş olduğu yerde volkanik kayaçlar yok, üzerleri kırmızı silisli depoyla örtülmüş onun sayesinde de korunmuş, parçalı olması da başka yerden taşındığını gösteriyor. Zaten ağaç fosillerine damarlar belirgin, budaklar dahi belli. Burada detaylı bir araştırma yapıldığında ormana ait daha büyük ağaç fosillerinin olduğunu düşünüyoruz.”