Depremin 4. Günü depremzedelere tespit edilen ihtiyaçlar dahilinde yardım götürmek ve onlara psikososyal destek sunmak, hal hatır sormak, ihtiyaçlarını tespit etmek amacıyla Hatay’ın Samandağ ilçesine gittiklerini söyleyen Karagür orada oldukça hüzünlü bir manzara ile karşılaştıklarını ifade etti. Karagür; “ İnsanlar evlerini, işyerlerini kaybetmişler , bir çok vatandaşımız enkaz altında yaşamını yitirmiş, yaralılar var kurtulanlar var. Biz Samandağı’nı özelikle seçtik çünkü Uşak’tan oraya ciddi bir yardım ekibi gitmişti orada her sokağın başında her enkazda bir Uşaklı ekip ile karşılaştık, zaten onlara moral vermek için ihtiyaçlarını karşılamak için oradaydık. Kendileriyle konuştuk, görüştük, enkaz altındaki çalışmaları takip ettik bizden istedikleri malzemeleri oraya götürdük. Gerçekten durum çok üzücü, Allah hiçbir yerde böyle bir afeti bir daha yaşatmasın.” Dedi.
“‘BURASI ARTIK UŞAK’I UNUTMAZ’ DİYORLAR”
Deprem bölgesinde göçük altında kalmış kendisini kurtarmış, kurtarılmış ve yakınlarını kurtarmakla uğraşan, yakınlarını enkaz altında kaybetmiş, ailesini kaybetmiş birçok kişiyle karşılaştıklarını aktaran Karagür; “Zaten oraya gidiş amaçlarımızdan biri de bu şekildeki kişilere psikososyal destek verebilmekti. Orada her gördüğümüz insanını elini sıkmaya, halini hatırını sormaya çalıştık. Özellikle şunu paylaşmak istiyorum orada gencinden yaşlısına bir çok insanla, hatta benim arkadaşımın akrabalarıyla karşılaştık Uşak’tan geldiğimizi söylediğimizde insanların yüzünde her ne kadar acı yaşasa da bir tebessüm gördük. Gözleri yaşarıyor ve size “iyi ki geldiniz, Allah sizden razı olsun” diyorlar. Çünkü depremin olduğu gün Uşak’tan 2 ekip yola çıkmış hemen orada koordine olmaya başlamışlar, gün geçtikçe bu sayı daha fazla artmış. Bundan dolayı Samandağı’nda Uşak’a büyük bir minnet var, “burası artık Uşak’ı unutmaz” diyorlar ve bütün Uşaklılara çok teşekkür ediyorlar.” Şeklinde konuştu.
“GÖNÜLLÜ OLARAK PSİKOSOSYAL DESTEK VERMEYE BAŞLADIK”
Depremi yaşamış ve o psikolojiye girmiş insanlarla birebir temasta olduktan sonra psikoloji biliminin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladığını söyleyen Karagür, bu insanların psikolojik ve sosyal desteğe ihtiyaç duyduklarına vurgu yaptı. Karagür bu minvalde yaptıkları çalışmalara ilişkin şu bilgileri verdi: “Biz belediye başkanımız ile de görüşerek, alandaki uzman arkadaşlarımız ile birlikte koordineli bir şekilde ilimize gelen depremzedelerimizden destek isteyenlere hatta bunların yanı sıra bizim desteğe ihtiyacı olduğunu tespit ettiğimiz kişilere gönüllü olarak psikososyal destek vermeye başladık. Şu anda Cumartesi gününden beridir bize ulaşan veya bizim ulaşabildiğimiz ailelerle temas halindeyiz. İhtiyaçlarını karşılama psikolojik ilk yardımda bulunma gibi çalışmalarımıza başladık. Bunun yanı sıra Uşak Belediyesinin de deprem bölgesindeki insanlara psikososyal destek vermek için çalışmalar yaptığını biliyorum.”
Genellikle böyle bir afette travma yaşayan insanlara hemen psikolojik müdahalede bulunmanın doğru bir yaklaşım olmayacağına değinen Karagür: “ Çünkü yaşam piramidini incelerseniz orada temel ihtiyaçların (açlık, susuzluk, barınma , güven) giderilmesi daha önceliklidir. Deprem bölgesinde enkaz altından çıkmış ya da eşini dostunu, evini barkını kaybetmiş insana ilk başta psikolojik müdahale çok sağlıklı olmayabilir. İlk önce temel ihtiyaçları karışlamak esastır ancak bundan sonra çeşitli yöntemlerle psikolojik destek verilebilir.” Dedi.
“DEPREM FOBİSİ HİÇ DEPREM YAŞAMAYAN KİŞİLERDE DE GÖRÜLEBİLİR”
Deprem fobisi (Seismophobia) hakkında da bilgiler veren Karagür fobinin hiç deprem yaşamayan kişilerde de görülebileceğini aktardı. Şu an televizyonda deprem bölgesinden yoğun bir şekilde yayınlar yapıldığını ve bunlara maruz kalan bireylerde yaş fark etmeksizin bu fobinin oluşabileceğine dikkat çeken Karagür bunun nasıl olabileceğini şu şekilde anlattı: “Aslında bunları izlerken felaket senaryosu kuruyorsunuz, Seismophobia’da. Bu durum insanların konut tercihlerinde etkili olabilir, uyku kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir, yaşam kalitesini düşürebilir. Farklı fobileri kendine çekebilir, sen kafanda sürekli felaket senaryosu üretiyorsun, bununla yaşanmayı öğrenmeyip bunu kontrol etme becerileri geliştirmediğinde bu senaryo hayatın her alanına yayılabilir. Sadece depremle ilgili değil durum hastalık hastası dediğimiz hipokondriyal süreçleri tetikleyebilir.
Tabi bu durumu sadece deprem fobisi olarak düşünülmemeli, depremi bir travma anı olarak alırsak travma sonucu aşırı korku gibi kişileri dehşet içerisinde bırakan genellikle çaresizlik hissini veren travma sonrası stres bozuklukları da görülebilir. Travma sonrası stres bozukluğu; kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez olağan dışı ve beklenmedik bir şekilde gerçekleşen olayların tetiklediği bir ruhsal travma ya da ruh sağlığı durumudur. Bu olayların kişinin kendisinde veya bir yakınında ölüme yol açması ya da yaralanma tehlikesi yaratması durumunda ortaya korku, dehşet ve çaresizlik hisleri çıkabilir. Deprem, sel, ve yangın gibi doğal afetler, işkence, savaş, şiddete uğrama, cinsel taciz, veya tecavüz gibi insan kaynaklı travmalar, kazalar, ciddi ve ölümcül hastalıklar, ya da beklenmedik ölümler gibi travmatik olayları yaşayan, gören veya öğrenen bireylerde ortaya çıkabilir. Burada doğru zamanda uzman kişilerin müdahale etmesi gerekiyor.”
“MEDYA VE SOSYAL MEDYAYA DİKKAT”
Deprem bölgesinden yapılan yayınları hakkında da konuşan Karagür halkın mutlaka olaylardan haberi olması gerektiğini ama sosyal medyadaki yapılan paylaşımların filtreden biraz daha uzak olduğunu ve insanların buna maruz kaldığını söyledi. Karagür: “Keşke paylaşımlar yapılırken gözden geçirilebilse ya da filtrelenebilse. Çünkü doğrudan bir maruz kalma ile de insanlarımız baş başa kalabiliyor. Gerek TV’ de gerek sosyal medyada sadece bizler değil, çocuklarımız bazı üzücü görüntülere ve anlara tanık olabiliyorlar. Ama sosyal medya aracılığıyla gerçekleşen bu maruz kalmaların bazı travma ve fobileri tetikleyebileceğini düşünerek bu tip paylaşımların biraz daha kontrol alınması veya filtrelenmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum. Ayrıca çocuklarımızı da doğrudan doğruya maruz kalmamaları için bu paylaşımlardan uzak tutmalıyız” İfadelerini kullandı.
#ÇOÇUKLARA NASIL ANLATMALIYIZ#
Deprem gibi afetlerin doğamızda ve yaşantımızda var olan bir gerçek olduğunun altını çizen Karagür, bu durumu gizlemekten ya da üstünü örtmektense bu gerçeği metaforlar üzerinden, oyunlar ve hikayeler üzerinden depremin anlatılabileceğini, bu konu ile ilgili internette yönlendirici kaynaklar bulunduğunu, hatta eşinin de bu konu ile ilgili bir hikaye kitabı yazdığını ve yayınladıklarını belirtti. Ayrıca gerektiğinde ise bir uzmandan yardım alınabileceği unutulmamalı dedi.
“SAĞLAM ZEMİN SAĞLAM KONUT, İNSAN PSİKOLOJİSİNE DE KATKI SAĞLAR”
Temelde güven duygusunun geliştirilebilmesi adına sağlam zeminlere sağlam binalar yapılarak konutların depreme hazır hale getirilebileceğini bu durumun insanlarda depremle birlikte yaşama olgusunu pekiştirebileceğine dikkat çeken Karagür; ” Depreme psikolojik olarak hazırlanmamız için ilk önce bunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu sadece ülkemizin değil dünyamızın bir gerçeği. Biraz önce bahsettiğim gibi ihtiyaçlar piramidinde önemli yer tutan unsur güvenlik ve barınma ihtiyacıdır. İlk önce bizim kendimizi güvende hissettirecek adımlar atmamız lazım bu da daha sağlam binalar yapmamızdan, bunun dışında da oluşabilecek afet durumlarına karşı her anlamda hazırlıklı olmamızdan, bu gerçek ile yaşamımızı sürdürebilmemizden, önerilen ev içi ve dışı önlemleri almamızdan, her şeyden öte sakin kalabilmemizden geçiyor.” Dedi.
HABER / BAYRAM ALİ KELEŞ