Gezi Parkı odaklı olaylarda 16 Haziran 2013'te yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede 269 gün sonra 11 Mart 2014'te hayatını kaybeden Berkin Elvan'ın ölümüne iliştin soruşturmayı yürüten savcı Kiraz, 31 Mart 2015'te Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayına avukat gibi giren 2 terör örgütü üyesince adliyenin 6'ncı katındaki makam odasında rehin alındı.

Saatlerce süren çabaların ardından odasında silahla vurulan Kiraz, ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirirken, 2 terörist Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol güvenlik güçlerince etkisiz hale getirildi. Soruşturmada, biri avukat girişinden elinde cübbeyle, diğeri ise vatandaş kapısından arama yapılarak adliyeye giren teröristlerin savcıyı rehin aldıklarında Yunanistan ile telefon görüşmesi yaptıkları ve talimat üzerine savcıyı öldürdükleri belirlendi.

DHKP-C yöneticisi 9 şüpheli hakkında 30 Mart 2016'da tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkaran savcılıkça 4'ü tutuklu, 1'i tutuksuz ve 9'u firari 14 sanıkla ilgili iddianame hazırlandı.

Teröristler Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol tarafından saldırının örgütün faaliyeti çerçevesinde ve önceden yapılan planlama gereği tasarlanarak işlendiği anlatılan iddianamede, 9 firari sanığın "anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs" ve "kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak kasten öldürme" suçlarından ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.

İddianamede, Mustafa Koçak ve Murat Canım'ın "anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması, diğer sanıkların da "örgüte yardım etmek" suçundan 15'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.

Cezaevinde ölen Koçak'ın dava dosyası düştü

Davanın görüldüğü İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi savcı Kiraz'ın şehit edilmesinden 4 yıl sonra, 11 Temmuz 2019'da açıkladığı kararında tutuklu sanıklar Mustafa Koçak ve Murat Canım'ı "anayasayı ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Bu sanıklar ayrıca "kasten öldürmeye yardım" suçundan 27 yıl, "kamu görevlisini silahla hürriyetinden yoksun kılma" suçundan 12 yıl, "Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet" suçundan da 3 yıl ve 2 bin 700 lira da adli para cezası olmak üzere toplam 42'şer yıl hapis cezasına mahkum edildi.

Mahkeme, "silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan tutuklu sanıklardan Cengiz Özel'e 11 yıl 3 ay ve Mithat Öztürk'e de 10 yıl hapis cezası verdi. Sanık Deniz Özel ise "silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 6 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Haklarında kırmızı bültenle yakalanma emri çıkarılan firari sanıklar Faruk Ereren, Hüseyin Fevzi Tekin, Mesut Demirel, Musa Aşoğlu, Nuri Eryüksel, Seher Demir, Şadi Naci Özpolat, Şerefettin Gül ve Zerrin Sarı'nın dosyaları ayrıldı.

Dosyanın gönderildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, 22 Kasım 2019'da yerel mahkemenin kararının yerinde olduğuna hükmetti.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 3 Temmuz 2020'de 4 sanığa verilen hapis cezalarını onarken, cezaevinde açlık grevindeyken 24 Nisan 2020'de ölen Mustafa Koçak hakkındaki hükmü sanığın vefatı nedeniyle bozdu. Yerel mahkemede görülen dava, 17 Temmuz 2020'de Koçak'ın ölmesi nedeniyle düştü.

Acılı baba Hakkı Kiraz, oğlunun sözlerini aktardı

Aradan geçen yıllar içinde acısı hiç dinmeyen, sadece oğlunu değil, arkadaşını, kardeşini, yarenini kaybettiğini söyleyen baba Hakkı Kiraz, olay tarihinde yaklaşık 8,5 saat oğlunu kaybetme korkusu yaşayarak tevekkülle gelişmeleri takip ettiğini belirtti.

Kiraz, o anlarda eşinin "Bu oğlan gitti." sözleri üzerine, kendisinin de "Eğer kaderimizde böyle bir şey varsa, oğlan gittiyse gider. Takdiri ilahi budur. Sabırlı olalım, Allah böyle emretmişse bizim yapabileceğimiz bir şey yok." diyerek ailesini telkin etmeye çalıştığını anlattı.

Olay sırasında teröristlerle arabuluculuk yapması istenilen kişilerin bunu kabul etmeyip yıllar içinde de pişmanlık yaşadıklarına dair bir söylemlerinin olmadığını dile getiren Kiraz, o dönem oğlunun terör örgütü tarafından tehdit edildiğinden şüphelendiğini söyledi.

Hakkı Kiraz, "Oğluma 'Dosyadan çekilmek değil de bir tedbir falan mı alsan.' dedim. Bana 'Eğer biz korkacaksak bu cübbeyi giymeyiz, bu cübbeyi giyiyorsam peygamber görevini yapıyorum. Kimseden korkmam, kimseden de çekinmem. Önümdeki dosyaya bakarım, adalet ne diyorsa onu yaparım. Ne geliyorsa Allah'tan gelir, başımın üstüne.' dedi." ifadelerini kullandı.

Saldırının oğlunun şahsi husumetinden kaynaklanmadığını, örgütün hedefinde devletin olduğunu vurgulayan Kiraz, Berkin Elvan dosyasıyla ilgili oğlunun "Bu ifa ettiğim görevim nedeniyle eğer suçlu babam da olsa, sanık olarak karşıma çıksan Rabbim şahittir, seni ayırt etmem." dediği aktardı.

"O gün dahi bugünkü kadar duygulanmamıştım"

Yıllar içinde olayı değerlendiren tartışma programlarını teessürle takip ettiğini dile getiren Kiraz, şunları kaydetti:

"Bazen televizyon programlarını izliyorum. Allah rızası için bunlar savunulacak insanlar mı? Bu terörist, savunulacak insan mı? Siz teröriste nasıl demokrasiden bahsedersiniz? Elinde silahı olan, gidip gündüz vakti Türkiye'nin değil Avrupa'nın en muhkem adliyesinde bir savcıyı rehin alıp 8,5 saat devletle pazarlık yapan ve sonucunda savcıyı katleden bir teröristin adını geçirdiğinizde nasıl demokrasiden bahsedersiniz? Böyle bir demokrasi dünyanın neresinde var? Çok üzüldüm, üzülüyorum izlediğim zaman."

Baba Hakkı Kiraz, oğlunun hatırasını yaşatan, acılarını paylaşan kimselerle bir araya gelmekten duyduğu mutluluğu ifade ederek, "Oğlum artık, benim oğlum olmaktan çıktı. Bütün Türkiye'nin, milletin evladı oldu. Aradan 8 sene geçti, inanır mısınız aynı gündeyim. Ailemle birlikte aynı andayız. Ben o gün dahi bugünkü kadar duygulanmamıştım. Bazen öyle çok özlüyorum, çok anımsıyorum. Her yeri belli, her yerde kokuyor. Evden ayrılmamış, yanımızda." şeklinde konuştu.

AA

Editör: Zülal Ünal