Genel

Takmak’ın “Yunus Dedesi” ve “Kahpe Dağlar” Türküsü

Takmak Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Emekli Öğretmen Mehmet Ali Terziler Takmak Köyünün değerlerini tanıtmaya devam ediyor.

Abone Ol

“Yunus Dede” nin Takmak Köyünde evliya olduğuna inanıldığını ve  hayatı ve yaşadığı dönem hakkında, köyde anlatılan menkıbelerden başka bilgi bulunmadığını aktaran Terziler : “ Yunus dedenin yatırı köyün 2 km  kadar kuzeyinde “Dede” olarak tabir edilen yerde bulunmaktadır. Köyün yerleşim yerine nazaran daha yüksek bir tepe üzerindedir. Etrafı taş duvarla çevrili, içerisinde yaşlı bir Palamut ağacı vardır.

Yatır, çocuğu olmayanlar, hastalığına şifa arayanlar ya da bugün olduğu gibi “Yağmur Duası” yapılacağı zamanlar ziyaret edilmektedir. Burayı ziyaret ettikten sonra erkek çocuğu olanların adı Yunus, kız çocuğu olanların adı Meliye (Meliha) olarak adlandırılır. Köyde adı Yunus olanların birçoğu adını buradan almıştır.

Şiddetli kurak geçen yıllarda, köylülerden sürü sahibi olanlar bir kuzu ya da koyun bağışlarlar, evlerden pilav için bulgur toplanır, yanına un helvası ve ayran konularak “Dede Aşı” hazırlanır, tüm köylü burada toplanarak kazanlar da etli nohutlu pilav pişirilir. Toplu halde namaz kılınarak “Yağmur Duası” yapılır. Ardından pişen yemekler topluca yenilir.

Bu yıllardan beri süre gelen bir gelenektir. Tüm köylü katılır. Hiç bir kimse ötekileştirilmez. Dargınlıklar, kırgınlıklar unutulur. Birlik ve beraberliğin doruğa ulaştığı güzel bir gün olur.

Bugün de Takmak, Eşme ve civar köylerin katılımı ile oldukça kalabalık bir şekilde yağmur duası yapıldı. Köyümüz özel günlerden birisini yaşadı.” Dedi.

Böyle güzel etkinliklerin yanı sıra, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda devletin yanı sıra birey olarak hepimize düşen önemli görevler olduğunu hatırlatan Terziler bunlardan bazılarını şu şekilde sıraladı: “ Suyumuzu ve enerjimizi tasarruflu kullanmak, yeşili ve ormanlarımızı korumak gibi…..”

Naftalinli Bir Takmak Türküsü “KAHPE DAĞLAR”

Terziler köylerinde çalınıp söylenen bir türkünün hikayesini  de şu şekilde anlattı: “ Sevdiği kızdan ayrılarak gurbete gitmek zorunda kalan bir delikanlının sıla özlemini, sevgiliye kavuşmak için dağları aşmanın mümkün olmadığını anlatan, zurna ile okunan organik bir türkümüz.

Türküyü söyleyen Mahmut Öztürk ve zurnayı çalan Yılmaz Yıldırım hiç çalışmadan, hazırlık yapmadan bu şekilde okuyorlar.

Biraz çalışılsa, uygun bir mekanda, mikrofon ve daha teknik bir ses düzeninde söylenmiş olsa kanallarda söylenen bir çok türküye nal toplatır diye düşünüyorum.”