Eğitim Bir Sen Uşak Şube Başkanı Bilal Kara, üniversitede karar almanın tüm paydaşlarla sağlanmasını isteyerek, meslek yüksekokullarındaki öğretim elemanlarının öğretim üyesi kadrolarına atanmalarının önüne engel konulmaması gerektiğini ifade etti. Üniversitelerde görevli akademisyen, öğretim görevlisi ve personelin sorunları hakkında sendikasının görüşlerini açıklayan Eğitim Bir Sen Uşak Şube Başkanı Bilal Kara, tüm paydaşların karar mekanizmasında yer alabilmesi gerektiğini kaydetti. Kara, “Öğrenciler, akademik ve idari personel ile yetkili sendika temsilcisi senato çalışmalarına yerine ve konuya göre, karara ortak olarak ya da gözlemci olarak katılabilmelidir. Lima Bildirgesi’nde yükseköğrenimin özerkliği ve akademik özgürlük ile ilgili ölçütler arasında yükseköğretim kurumlarının özerkliği için akademik çevredeki tüm üyelerin aktif katılımının sağlandığı demokratik bir öz yönetim kurmaları, tüm akademik çevrenin herhangi bir ayrıma tutulmadan akademik ve idari işlerin yürütülmesinde yer almaları, tüm yönetim organlarının özgürce belirlenmesi, tüm akademik çevrenin temsiline olanak sağlanması ve tüm yükseköğretim kurumları öğrencilerinin kurumun idari organlarında yer almalarını temin etmeleri gerekliliği vurgulanmaktadır” dedi.
MALİ HAKLARDA İYİLEŞTİRME KAÇINILMAZ HALE GELDİ
“Yükseköğretim sistemi, yükseköğretime ve yükseköğretimin bileşenlerine yönelik bakış açısı, yükseköğrenimin beşeri sermayeye katkısı, ülkenin ekonomik gelişimine ve kalkınmasına yönelik olumlu etkiler göz önüne alınarak şekillendirilmelidir” diyen Kara, şöyle devam etti: “Bu bağlamda yükseköğrenimin önemli bileşenlerinden biri olan akademisyenlere, onların mali ve sosyal haklarına yönelik bakış, bu alandaki sorunların doğru tespiti ile çözüm odaklı yaklaşım, bilimsel üretkenlik ve etkinlik düzeylerini, dolayısıyla topyekûn ülke kalkınmasını olumlu etkileyecektir. Ancak öğretim elemanlarının mali haklarına baktığımızda durum pek iç açıcı değildir. Üniversitelerin ücret ve mesleki tatmin açısından kariyer hedeflemesinde cazip yerler olmaktan çıktığı görülecektir. Akademisyenler, ücret yetersizliğinden dolayı çalışma zamanlarının önemli bir kısmını proje, bilimsel araştırmalar yapmak ve patent geliştirmek yerine ek ders ücretlerinden yararlanmak için sürekli olarak derse girmek gibi gelir getirici faaliyetlere odaklanmak zorunda kalmaktadır. Akademisyenlerin zamanlarını araştırmaya ve bilgi üretmeye hasretmelerinin, bilimsel bilgi ve toplumsal hizmet üretebilmelerinin yolu, iş güvencelerinin sağlanmasından, mali haklarının ve çalışma şartlarının iyileştirilmesinden geçmektedir.” 
Kara, “Hukuki bir dayanağı olmaksızın meslek yüksekokullarına öğretim üyesi kadrosu verilmemesi, bu kurumlarda çalışan ve doktorasını tamamlayan öğretim görevlilerine doktor öğretim üyesi kadrosu, doktor öğretim üyesi kadrosunda bulunanlara da doçentlik kadrosu tahsisi konusunda bir ilke kararı alındığı, rektörlere şifahi bir talimat verildiği ve bu yönde uygulama olduğu, bu hususun üniversite yönetimlerince ifade edildiği ve bu konunun sosyal medya ve basında da gündeme gelmesi bir vakıa olarak karşımızda durmaktadır. Sadece lisans ve lisanüstü eğitim düzeyinde değil, ülkenin ara eleman ihtiyacını karşılayan ve kamuda/özel sektörde memurluk için de bir altyapı ve kaynak olarak varlığını sürdüren meslek yüksekokullarında görev yapan öğretim elemanlarının, yasal bir mecburiyet olmadığı hâlde kendilerini yetiştirmeleri, geliştirmeleri, görevlerini aksatmamak kaydıyla doktora yapmaları, doçentliğe hazırlanmaları takdir ve teşvik edilmesi gerekirken, tam tersine olumsuz yönde bir uygulama ve tavır sergilenmesi eğitim hayatına bırakınız katkı sunmayı, çalışma atmosferini, aşk ve şevk içerisinde işini yapmayı etkileyecek, neticede bu kurumlarda performans kaybına ve kalitede düşüşe neden olacaktır. Ön lisans programlarında öğrenim gören öğrencilerin, uygulamanın içinden gelen meslekte uzman öğretim görevlilerinden olduğu kadar, bütün derslerden değilse bile en azından bazı derslerde, alanında doktoralı, doçentlik ünvanına sahip öğretim üyelerinden de ders almaya hakları olduğu hususu da izahtan varestedir. Bu konuda yazılı bir talimat olmasa da alınan bir ilke kararı varsa, meslek yüksekokullarının bugünü ve geleceği açısından yeniden gözden geçirilmelidir” diye konuştu. 

Muhabir: RAMAZAN GÜNER