Türkler’in yoğurt ile kardığı hamurla yapılan tarhana, Uşak’ta da ayrı bir kültür oluşturuyor. Tarhananın geçmişi, Osmanlı, Selçuklu ve daha öncesinde Orta Asya’ya kadar uzanıyor.
İşte Uşak ve ülkemizin diğer illerinde üretilen tarhananın geçmişi;
Orta Asya’da Türkler kimliklerini yeni yeni bulmuştu. Orta Asya hem tabiatı hem de iklim şartları sebebiyle hayvancılık kadar, tarıma elverişli değildi. Buna rağmen tarım, hayvancılık yapan Türk için en az sürü beslemek kadar önemli bir faaliyetti. İnsanların karınlarını doyurmaları için iklim şartlarına elverişli gıdalarla beslenmesi şarttı.
GIDALARI MUHAFAZA ETMEK İÇİN TARHANA YAPILDI
Saklanabilir gıdalar insanlar için kolay bir şeydi. İnsanlar ise hem anlık olarak ihtiyaçlarını hem de mevsimsel olarak gerek koş gerek yaz besinlerini saklamak durumundaydı. Özellikle kış ayları ve kıtlık zamanlarında et ürünleri kurutularak saklanır ardından tüketilirdi. Et ürünleri kurutulurdu fakat onca büyük ve küçükbaş hayvanlardan gelen süt nasıl saklanacaktı? Sütte yoğurt yapılarak kurutulur ve biber domates sopan nane işe birlikte karıştırılarak çorba haline getirirlerdi. Her şey usulüne uygun ve o günün şartlarına göre yapılırdı.
YAVUZ SULTAN SELİM HAN HALKIN SOFRASINDA TARHANA ÇORBASIYLA EKMEK YEDİ
Tarhana için bir rivayet şöyledir; “Osmanlı Padişahı başka bir rivayet ise Padişah Yavuz Sultan Selim Hanın veziri ile birlikte Tebdil-i kıyafet yani kılık değiştirip soğuk bir Ramazan ayında halkın arasına karışıp halkın sorunlarını sıkıntılarını gözüyle görmek istemiştir. İftar vaktine saatler kala, yakın ve halkının durumu iyi olmayan gelirli bir sokaktan geçmek isterler ve ezan ilk kimin evinin önünden geçerken okunursa o evde iftar açmak isterler, nitekim iftar saati mahallede duran neredeyse tüm halk misafir için kapıda beklemektedir. Yavuz Sultan Selim Han hazretleri ezan okununca bir evin önünden geçer ve o esnada evde yaşlı bir nine Yavuz sultan Selim Han Hazretlerine seslenir ve iftara davet eder Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri içeri girer ve hemen sofraya davet edilir. Sofrada da yalnızca tarhana çorbası ve ekmek vardır. Yavuz Sultan Selim Han tarhana çorbasını çok beğenmiş ve nineye sormuş nedir bu diye, yaşlı kadın ise dar hane çorbası sultanım demiştir. Darhane dilden dile yayılarak Anadolu’da tarhana adını almıştır. Bazı yerlerde ise daha da kısaltarak tarana adını almıştır.”