KÜLTÜR-SANAT

Uşak’taki mahalle baskısına aldırmadı ve emin adımlarla ilerledi

Uşaklı Çılgın Davulcu Erkan Karagöz, müzik hayatına ilk başladığı yıllarda saç uzatması ve dans etmesinin yadırgandığını söyledi. Karagöz, “Neymiş Uşak küçük yermiş ve bunlar ayıpmış” dedi.

Abone Ol

Çılgın Davulcu lakaplı Erkan Karagöz, hayatını kazandığı sahne sanatlarına mahalle baskınını kararak başladı. Yerel ve yaygın televizyonlarda bir çok programa katılan Erkan Karagöz, aynı anda 7 davul çalıp dans etmesiyle biliniyor. Çılgın davulcu lakabıyla bilinen Erkan Karagöz, son olarak Uğur Medya’da Duru Akyar’ın sunduğu Arka Pencere’ye konuk oldu. Burada müzik hayatına nasıl başladığını anlatan Erkan Karagöz, Uşak gibi küçük illerde saç uzatıp dans etmenin bir dönem yadırgandığını belirtti. Karagöz, “Tarkan dahi programda oynayıp şarkı söylüyor. O İstanbul’da oynuyor ve biz Uşak’tayız ve küçük şehiriz. Neymiş küçük şehirde oynar ve saç uzatırsan ayıp olurmuş” dedi. Erkan Karagöz, çocukluğunda ve ilk müzisyenlik dönemindeki yaşadıklarını Duru Akyar’a şöyle özetledi:


Çocukken kızları döverdim ve bana Sarı Cavur derlerdi
“Çok sayıda programa çıktım ve kendi yerel kanalımızdaki heyecanı büyük kanallarda duymadım. Ben çocukken çok hareketli biriydim ve kızları döverdim. Mahalle benden illah çekmişmiş ve saçlarım sarıydı. Bana ‘Sarı Cavur’ derlerdi. Dövdükten sonra çocuklarla iyi olurduk ve onlara çalı süpürgesiyle saz çalardım. Tenekeyi davul yapardım ve imkanlarımız kısıtlıydı. Rahmetli annem bana oyuncak bir saz aldı ve kendime göre akort yapar ve uzun hava kısa hava çalardım. Dikilitaş ve Kemalöz’ün tam ortasında doğdum. Buralar komple ekin tarlasıydı ve otogarın olduğu yerlerde tarlaydı. 1985’te köyümde Yılanların Öcü filmi çekilmişti. Bizde yokluk vardı ama mutluluk vardı. 9 kiremit çember ve değnekle oynardık.”

Öğleden sonra okula gidene kadar ayakkabı boyacılığı yapıyorduk
“Gerçekten şu anda piyasada büyük sanatçıların çoğu garibanlıktan gelme. Tornacı, inşaatçı, simitçi ve çiftçilik yapanlar. Bizim okulda sabah ve öğlen eğitim vardı. Öğlene kadar simit satar ve ayakkabı boyardım ve sonra da o parayı harçlık yapar ve okuluma giderdim. Kendi harçlıklarımla okula gittim ve çevremdeki çoğu arkadaşım da böyleydi. O zaman bizi maddi olarak destekleyecek kimse yoktu. Çalışsak kendimize ve kimseye güvenmeden yola çıkmak güzel. Öyle olmasa çılgın davulcu olamazdım.”


Neymiş Uşak küçük şehirmiş, burada saç uzatıp oynarsan ayıp olurmuş!
“Tornacılıktan sonra ben kafeterya açtım ve Mende Pazarı’nda garsonluk yaparken türkü söyler ve saz çalardım. Bana niye düğünlere gitmediğimi sordular. O dönemlerde de tornacılık külfet isteyen bir meslekti. Kafeterya işinde az masraf ve çok para kazanan işti. Ben yine de düğünlere gitmeye başladım. Org aldım ve sonra ses düzenini kurdum. İlk düğüne gittiğimde oynamaya başladım. Başka müzisyenlerle düğüne gittiğimde bana oynama diyorlardı. Tarkan dahi programda oynayıp şarkı söylüyor. O İstanbul’da oynuyor ve biz Uşak’tayız ve küçük şehiriz. Neymiş küçük şehirde oynar ve saç uzatırsan ayıp olurmuş. Arkadaşlarım ister bana çatlak, ister kırık desin hiç önemli değil dedim. Lan Erkan çık oyna dedim. Uşak’ın Banaz ilçesinde ilk düğünde oynamaya başladım. Uşak’ta önceleri erkek ve bayanlar ayrı oynardı ve ben ilk düğünde kadın-erkek karışık çaldım. Ben ayağa kalktım millet tabi afalladı bu deli mi manyak mı demeye başladılar. Bana çatlak diyenler sonra işimi sevdiğimi anladılar. Benim bütün kartvizitlerimi aldılar ve sonradan alıştılar ve düğünlere ben çağrıldım. Saçları uzatmam ve oynamam bir ekol oldu”.

HABER: ZÜLAL KARADEDELİ