Sendikasının kuruluşunun Türkiye’deki eğitim sistemi için önemli olduğunu belirten Uzun, “Bugün bizler için mutluluk ve gururun birleşmesinin günüdür. Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e ve onun kazanımlarına sahip çıkmak, demokrasinin ve laikliğin emek cephesindeki baş savunucusu olmak, Başöğretmen’in eğitim neferlerini haklarına ve hak ettiği saygınlığa kavuşturmak için kurulan Eğitim-İş’imiz bugün 17 yaşına basmıştır. Ne mutlu ki 17 yıl önce bilge ellerin can suyu verdiği bu cılız fidan, bugün tüm eğitim emekçilerinin üzerine dallarını bir demokrasi şemsiyesi gibi açan koca bir çınara dönüşmüştür” dedi.
“Encümen-i Muallim’den, TÖS’ten, TÖB-DER’den devraldığımız kültür, birikim ve cesaretle, Köy Enstitüleri ile Fakir Baykurt’un yurtsever ve mücadeleci ruhunu birleştirerek yeniden kurduğumuz Eğitim-İş, 17 yılda, toplumsal muhalefetin en önemli unsurlarından ve kamuoyunun gözbebeği olan demokratik kitle örgütlerinden biri haline gelmiştir” diyen Eğitim İş Şube Başkanı Uzun, şöyle devam etti: “Çünkü Eğitim-İş kurulduğu günden bu yana;
Cumhuriyet’e ve onun devrimlerine yönelik her saldırı ve her sinsice hamle önünde yıkılmaz bir set olarak durmuştur. Laik, bilimsel, adil ve kamusal eğitimi baltalamaya, ulusal eğitim sistemimizi geriletmeye yönelik birçok hamle sendikamızın hukuk mücadelesiyle durdurulmuş, birçoğu da alanlarda çıkardığımız güçlü ses ve kamuoyunda yarattığımız büyük yankılar sonucu geri çekilmiştir. Bu alanda toplumsal muhalefetin doğal örgütleyicisi haline gelmiştir.”
“Eğitimin gericileştirilmesi, piyasalaştırılması karşısında her zaman en güçlü muhalefeti göstermiştir. En ücra köy okulunda bir çocuğun çıplak ayaklarının üşümesini de dert edinmiş, zengin öğrenci ile yoksul öğrenci arasındaki uçurumun gün be gün derinleştirilmesinin tehlikelerini de her fırsatta dikkat çekmiştir” diyen Ercan Uzun, şöyle devam etti: “Sadece öğretmenin değil eğitimin tüm paydaşlarının, tüm eğitim emekçilerinin sesi olmuştur. Okullardaki idari personelden öğrencilere, akademisyenlerden velilere kadar eğitimin tüm unsurları için hak aramış, eğitime bütünsellikle bakmadıkça kronikleşen hiçbir sorunun çözülemeyeceği gerçeğinin sözcüsü olmuştur. Hiçbir zaman sadece kendi alanında mücadele vermekle yetinmemiş, ülkedeki ve dünyadaki tüm gelişmelerde her zaman demokrasi ve aydınlanmadan yana tavrını takınmıştır. Özgürlüklerin gaspına karşı, insan hakları ihlallerine karşı, adaletsizliklere karşı dik ve ödün vermez duruşuyla, toplumsal muhalefetin en önemli öznelerinden biri haline gelmiştir. Her zaman kadın haklarından, barıştan, çevre talanına karşı verilen mücadeleden yana taraf olmuştur. Yöneticilerinin zenginleştiği, ağalaştığı sözde emek örgütlerine inat; yöneticilerinin sadece ve sadece öğretmenlikteki maaşlarını aldığı bir örgüttür. Bu ve örgüt tabanının iradesinin her zaman örgüt yönetiminde karşılık bulması özellikleriyle, emek cephesinin her zaman yüz akı olmuştur. Ne mutlu bize ki bu özellikleri ve dik duruşuyla sendikamız, 17 yaşına en güçlü haliyle girmiştir. Özellikle ÖMK’ya karşı itirazın ilk günden beri yegane örgütleyicisi olmamız, büyüme ivmemizi artırmış ve yandaş sendikalarda örgütlenmenin bir iktidar dayatması halini aldığı bu ortama rağmen, sendikamız Türkiye’nin 3. en büyük eğitim sendikası unvanını almıştır.
Sendika tarihinde görülmeyen bu büyümede, kuşkusuz bu ağaca su veren herkesin payı vardır. Her bir Eğitim-İş’linin mücadelesi sayesinde ailemiz günden güne büyümekte, sesimiz gürleşmektedir. Elbette bize düşen, bu gurur tablosunun rehavetine kapılmak değil, onu daha da ileri taşımaktır; Öyle de yapacağız! Arkamızda Cumhuriyet’in 100 yıllık öğretileri, elimizde 17 yılın deneyimi var! İnancımız, azmimiz, kararlılığımız var! Başöğretmenimize sözümüz, birbirimizden aldığımız gücümüz var”.