Sağlık

Gönüllere Şifa Olmaya Çalışıyor

Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Manevi Danışmanlık Hizmeti Sunuluyor. Hasta, hasta yakınları, hastane çalışanları gibi geniş bir yelpazeye hizmet veren görevliler, din, dil, meşrep, renk, ırk ayrımı yapmadan yaralı gönüllere şifa olmaya çalışıyor.

Abone Ol

Konuya ilişkin açıklama yapan Uşak İl Müftüsü Burhan Çakır Diyanet İşleri Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında yapılan protokol kapsamında hastanelerde manevi danışmanlık hizmeti verdiklerini söyledi. Çakır; “Hastaları hem ziyaret edip hem moral ve motivasyon konusunda çalışmalar yapıyoruz.  Hastanede Kur’an-ı Kerim öğrenmek isteyenlere de yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu yönüyle bizden de memnunlar Elhamdülillah.” Şeklinde konuştu.

GÖZ YAŞININ RENGİ OLMAZ

Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesinde  manevi danışman olarak yaklaşık bir buçuk yıldır görev yapan Mehmet Pehlivan verilen hizmeti şu şekilde anlattı; “ Manevi danışmanlık hizmeti sadece hastalara değil içinde sıkıntı hisseden dili, meşrebi, rengi, ırkı, dini fark etmeksizin bütün insanlığa verdiğimiz bir hizmettir. Çünkü göz yaşının rengi olmaz. Mutluluğun  rengi olmaz. Bu hizmetin tarihsel sürecine baktığımızda 2015 yılında Türkiye genelinde pilot uygulama yapıldı yaklaşık 18 ilde, pilot uygulamada olumlu sonuç alındıktan sonra Türkiye'nin şu an 76 elinde bu hizmet yer alıyor. Avrupa'ya baktığımızda 1900’lü yıllardan itibaren  bu hizmet başlıyor. Şu an Hollanda'da, Almanya'da, Amerika'da bu hizmet öyle bir seviyeye geldi ki bir itfaiye biriminde, bir havaalanında manevi danışman rahatlıkla görebilirsiniz, bulabilirsiniz.”

MANEVİ DANIŞMANLIK BİRİMİNE NASIL ULAŞILIR?

Hizmetin hastalar arasında fazla bilinmediğine dikkat çeken Pehlivan bunun için yürüttükleri çalışmalar hakkında şu bilgileri verdi; “Öncelikle biz hastanede sağlık çalışanlarımıza bu birimi tanıttık. Servislerde hemşire hanımlara, sorumlulara, görevlilere tanıttık. Bu birimden faydalanmak isteyen kimseler, öncelikle odamıza gelip burada bize içinde bulunduğu sıkıntılı durumu anlatıyor, o sıkıntıdan onları kurtulmaları için yardımcı oluyoruz. Onun haricinde biz servislere gidiyoruz, palyatif bakım ünitesi olmak üzere diğer servislere ziyaretler gerçekleştiriyoruz ve moral motivasyon desteği sağlıyoruz.  İnsanın fiziksel olarak sadece karnını koymasının yeterli olmadığını manevi olarak da ruhunun doymasının gerekli olduğunu anlaması, tanıması, hayatındaki en büyük keşiftir, biz bu keşfe yardımcı olmaya çalışıyoruz. Yerimiz poliklinik girişinde, Uşak Eğitim Araştırma Hastanemizin Poliklinik Girişinden direk karşıya geldiklerinde bir odamız var. Burada hizmet veriyoruz tabi yakın zamanda bu odamız değişecek, yeni odamızı bekliyoruz. Bize ulaşmak isteyen hastalar veya hasta hemşirelerle irtibata geçebilirler, sağlık birimlerindeki görevlilere sorabilirler, onlar yönlendirme yapacaklardır.”

ODALARININ KAPISINA GÜZEL SÖZLER ASIYORLAR

Odalarının kapısına “Bir Gülümseme Alın” parolasıyla güzel sözler asan ve kendilerini ziyaret eden insanların bu sözlerden bir tanesini almasını isteyen Pehlivan neden böyle bir şey yaptıklarını şu ifadelerle anlattı; “Mevlana insanlara  “gül” verin diyor, gülünüz  yoksa “gülüverin” bir tebessüm edin ki karşınızdaki insan sizden moral alsın, sizden destek alsın şeklinde bir ifadesi bulunuyor. Biz de ona binaen bunu her hafta yapıştırıyoruz gelenler odamıza ziyaret edenler o yazıları alıyorlar,  kitap ayracı olarak  da kullanabiliyorlar. İnsanın moral ve motivasyon olarak zinde olması hayatını etkiliyor bir anlamda. Çünkü insan kederli olduğu zaman ne yediği yemekten haz alabiliyor, ne gittiği bir sinemadan haz alabiliyor. Ne de oturduğu sohbet ettiği bir kimseden haz alabiliyor. Biz kaliteli zamanlarını çoğaltmaya gayret ediyoruz ve dini argümanlardan Peygamber Efendimizin hadisi şeriflerden ayeti kerimelerden destekle hasta, hasta yakını ve sağlık çalışanlarımıza o moral ve motivasyon desteğini sağlıyoruz.”

“GÖNÜLLERE DOKUNMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Kendilerinin psikolog ve psikiyatristlerle karıştırıldığını hatta onlar varken size ne gerek var gibi tepkilerle karşılaşabildiklerini anlatan Pehlivan aralarındaki ayırımı şu şekilde izah etti; “Nasıl ki hastanede doktorlar, psikiyatristler, psikologlar insanın fiziki olarak gerekli tetkikleri yaptıktan sonra iyi olmalarını sağlıyorlarsa, vesile oluyorlarsa bizler de kalbin iyileşmesi noktasında, hastanede insanlara o hizmeti veriyoruz. Çünkü kalp ve beden insanda bulunan uzuvlar ve bu uzuvların iyi bir şekilde manevi destek alması gerekiyor. Çünkü din bizi ortak bir payede buluşturuyor. Bir maneviyat bizi ortak payede buluşturuyor. Ne kadar biz Allah'ın emir ve yasaklarına karşı tam muvaffakiyet göstermezsek de içimizde bir maneviyat oluyor. Nedir bu maneviyat, ezan  okunurken yattığımız yerden doğrulmak bir maneviyat göstergesidir. Ezan okunurken televizyonun sesini kısmak bir maneviyat göstergesidir. Ramazan ayında alkol kullanıyorsa insan, alkolü azaltması yada  bırakması bir maneviyat göstergesidir. Zaten biz manevi desteği, danışmanlığı peygamber efendimiz zamanından biliyoruz ki Peygamber Efendimiz Asr-ı Saadet'te kendisine gelen, yöneltilen, gence, yaşlıya, kadına, içinde bulundukları o sıkıntılı durumda sordukları sorulara, onların akıl dünyalarına, onların ruh dünyalarına anlaşılır şekilde cevap vererek danışmanlık yapmış. Günümüzde de bu biraz daha formal hale gelmiş. 200 saatlik uygulamalı bir eğitimden sonra Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında yapılan protokolden sonra bu hizmet başlamış ve ilk zamanlarda 6 aylık periyotlar halinde bu hizmette hizmet içi eğitim olarak devam ettirilmiş. Daha sonra bir yıllık süre içerisinde hizmet içi eğitim devam ettirilmiş. Ekim ayında da inşallah Sağlık Bakanlığı  ve Diyanet işleri Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet işleri Başkanlığı arasında bir protokolle bir çalışmaya yine bir haftalık bir hizmet içi eğitim programı düzenlenecek. Biz burada şunu iddia etmiyoruz işte hasta bizimle görüştü, hemen ayağa kalktı iyi oldu, koşa koşa hastaneye gitti gibi bir iddiamız yok. Biz içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtulmalarına daha mutlu olmalarına yardımcı olmaya çalışıyoruz. Çünkü bir insan bir ayeti okuduğumuzda ya da bir mealini verdiğimizde o kimseden farklılaşma, farklı bir maneviyat kazanma… Zaten kanser hastalarında da bu durum öyledir, eğer moral ve motivasyon olarak kanser hastası kendisini iyi hissederse hastalığı atlatma süreci daha da kısalır. Biz burada bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Yardımcı olmaya çalışıyoruz. Onların gönüllerine dokunmaya çalışıyoruz. Aslında maharet de zaten yaralı bir kalbe dokunmaktır onların. Onları o sıkıntılarına dokunup elimizden geldiği kadar yardımcı olmak destek sağlamaktır.

MANEVİ DANIŞMAN İLE PSİKOLOG ARASINDAKİ FARK NEDİR?

Öncelikle psikologlar ve bizim aramızdaki ayrım şuradan kaynaklanıyor;  Bizler İlahiyat mezunuyuz alanında yüksek lisans yapmış, doktora yapan arkadaşlarımız var. Daha çok dini argümanlardan dolayı yaklaşıyoruz. Mesela hasta bize ‘hocam bu niye benim başıma geldi’ diyor.  Biz onu, onun aklına ruhuna hitap eden bir şekilde peygamber efendimizin hayatından örnekler vererek ayetlerden ona çıkart çeşitli yollar göstererek o aklındaki soruları cevaplandırmaların  sağlıyoruz ve ‘ben hiç böyle düşünmemiştim’ diyor, bu durumu görmemiştim diyor, bakmamıştım diyor. Çünkü din bizi ayakta tutuyor. Biz tarihsel sürece baktığımızda insanlar bir şekilde ilahi ya da ilahi olmayan dinlere muhatap olmuşlar ve günümüzde de böyle, insan manevi olarak insanın yaklaştığımızda, sabah gelirken bile günaydın dediğimizde, hayırlı sabahlar dediğimizde, yüzümüzdeki tebessümle beraber karşımızdakini ifadede bulunduğumuzda aynalama yapmış olur ve karşımızdaki insan bize aynı şekilde karşılıkta bulunuyor. Yüzümüzde tebessüm yerine böyle mahkeme  duvarı  gibi bir surat olduğunda kimse bize selam vermek istemiyor. Hatta bir hasta odasına girdim ve ağabey günün nasıl geçiyor diye sordum hasta, hocam dedi günümü iyi ya da kötü geçmesi, sabah odaya giren hizmetlinin senin durumuna bağlı dedi, Allah Allah nasıl oluyor abi o dedim,  eğer odaya giren hizmetli günaydın der hayırlı sabahlar der,  odamıza güzelce temizler ses seda çıkarmadan bizi rahatsız etmeden acil şifalar der odamızdan çıkarsa o günümüz bizim iyi geçiyor, fakat odaya girer, patır kütür bize selam sabah vermeden odayı temizlemeye başlar, ses çıkarırsa o günümüz bizim iyi geçmiyor der. Hakikaten de öyledir. Biz sadece büyüklere değil, çocuklara bile çocuklar bir yaramazlık yaptığında ona bağırış tarzında bir yaklaşım sergilediğimizde ve sonrasında şöyle çocuğa dokunduğumuzda çocuk ağlamaya başlıyor. Çünkü bizim öncesinde uyguladığımız o sözel şiddet çocuğun en hafif bir şekilde dokununca ağlamasına sebep oluyor. Fakat diğer taraftan çocukla güreşiyoruz,  çocuğu yere çarpıyoruz, oyun oynarken, onun mutlu anında onunla çeşitli oyunlar sergiliyoruz, güreş yapıyoruz, çocuk birincisinden daha çok aslında her tarafı ağrıyor, acıyor hiç kendisinden şikayet etmiyor çünkü mutlu oluyor. İşte bu bize şunu gösteriyor, manevi şiddet, fiziksel şiddetten daha etkili olduğunu gösteriyor. Biz insanlara bu şekilde yakın yaklaşmamız gerekiyor. Zaten Kuran'ı Kerim'de de anlatılan bize tavsiye edilen ayetler bu şekilde Peygamber Efendimizin hayatı manevi danışmanlık la dolu. Aile hayatı komşularıyla, toplumla ilişkileri hep manevi danışmanlığın tezahürünü gösteriyor bize bu konuda bunların ifade edebilirim. “

“DERDİNİ KENDİSİNİ TANIMAYAN BİRİ İNSANA ANLATMAK, ONU YARGILAMAYACAK, ONU ELEŞTİRMEYECEK BİR İNSANI ANLATMAK BAZEN BAZI HASTA YAKINLARINA DAHA İYİ GELEBİLİYOR”

Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesinde  iki buçuk yıldır Manevi Danışman olarak görev yapan Meryem Betül Bayın da konuya ilişkin yaptığı konuşmada birimlerinin hastane yatan veya hasta yakını olarak bulunan vatandaşlar arasında fazla bilinmediğini, daha çok vatandaşa ulaşabilmek adına çalışmalara devam ettiklerini söyledi. Bayın; “Evet bizi tanıyanlar, dışarıdan tanıyanlar, öğrencilerimiz, arkadaşlarımız öyle geliyorlar, konuşuyorlar. Hastalarla daha çok odalarında görüşüyoruz. Oralarda onlarla birlikte oturuyoruz, konuşabiliyoruz, dertleşebiliyoruz. Bizim işimiz daha çok dert dinlemek bağlamda. Çünkü uzun süreli yatan hastalarda hastanın başındaki kişinin morali çok bozuk oluyor. Hasta  derdini çekiyor derler ama hastanın başındaki bir sürü sosyal hayatından vazgeçtiği için ne oluyor? Canı sıkılmış oluyor işte evini düşünüyor, çocuklarını düşünüyor, bir sürü problemler. Hani eşi anlayışlı değilse onunla ilgili problemler olabiliyor. Bunlar için ona dokunduğumuzda bir bakıyorsun bir anda duygu yoğunluğu başlıyor,  anlatmak istiyor. Çünkü derdini kendisini tanımayan biri insana anlatmak, onu yargılamayacak, onu eleştirmeyecek bir insanı anlatmak bazen bazı hasta yakınlarına daha iyi gelebiliyor. O yüzden bizim konumumuz daha çok burada dert dinlemek. Tabi etkileniyoruz bazen hastalardan etkileniyoruz,  bazen hasta yakınlarından etkileniyoruz. o şekilde devam ediyor” dedi.

HABER / BAYRAM ALİ KELEŞ