Ebru Gündüz, şöyle söyledi: “Evet, bu büyük bir felaket! Ancak Türkiye’miz de büyük bir ülke! Önemli olan husus, imkânlarımızı doğru değerlendirerek, süreci iyi yönetebilmektir. Maalesef deprem öncesi hazırlık sürecini iyi yönetemediğimiz ortada; fakat deprem sonrası süreci sağlıklı yönetmemiz de elzemdir. Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen elle tutulur adımlar atılamadı. Biz deprem bölgemiz ve oradaki vatandaşlarımızla sürekli olarak irtibattayız. Durumlarını da yakından takip ediyoruz. Ancak verilen vaatlerin yerine getirilmediğini bizzat oradaki vatandaşlarımızdan görüyoruz. Televizyonlarda ortak yayınlar yapıp milyonlarca lira para toplandı. Herkes büyük büyük laflarla yardımlar yaptığını ilan etti ama hala onlarca insanımız sefalet içinde yaşıyor.
Resmi açıklamalara göre oldukça geniş bir coğrafyayı etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremlerde 50 bin 783 kişinin hayatını kaybettiği, 107.204 kişinin ise yaralı olduğu belirtilmiştir.”
Orada hayatını kaybedenler sayıdan ibaret değil!
“Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıklamalarına göre Hatay’da 13 bin 883, Kahramanmaraş’ta 7 bin 295, Adıyaman’da 5 bin 826, Malatya’da 4 bin 197, Gaziantep’te ise 3 bin 805 olmak üzere bölgede 36 bin 932 bina deprem anında yıkılmıştır” diyen Ebru Gündüz, şöyle söyledi:
“Toplam 872 bin bağımsız bölümden oluşan 311 bin bina ise aldıkları hasarlar nedeniyle kullanılamaz hale gelmiştir. Ancak orada vefat eden, yaralanan, evini barkını ya da yakınını kaybeden insanlar birer sayıdan ibaret değiller. Her birinin bir hayatı ve hayali vardı. Belki bin bir emekle büyüttüğü evladı, belki de kıt kanaat geçinerek aldığı evini bir dakika içinde kaybetti. Bu insanlar ne dilenci ne de sizden hibe istiyor. Bu insanlar hakları olanı devletten bekliyor. Deprem öncesi ciddiyetsizlik, deprem anındaki acziyet ve sonrasında koordinasyon konusundaki beceriksizlik maddi ve manevi kayıplarımızı kat be kat arttırmıştır. Bu bölgede, tarihi tam olarak bilinmese de, tahmini olarak beklenen bir deprem konusunda onlarca uzman, yüzlerce kez uyarmıştı. Yapılması gereken hazırlıklar hususunda belki binlerce rapor hazırlanmıştır; şimdi soruyoruz hangisi dikkate alındı? Depreme hazırlık konusunda neler yapıldı, daha doğrusu neler yapılmadı? Bunları sormak her bir vatandaşımızın hakkı olduğu gibi, biz muhalefet partilerinin de sorumluluğudur; bunlara cevap vermek ise iktidardakilerin görevidir!”
Gündüz, sözlerini şöyle tamamladı: “Tüm bu ihmalkârlığın sonucunu ise insanlar ne yazık ki canları ile ödüyor. Türkiye, yerleşim alanlarının yüksek riskli olmasını; coğrafi ve jeolojik özelliklere uygun olmayan yer seçimi, denetimsiz betonarme inşaat süreçleri ve yaygın bir kayıtsızlık uygulamalarına borçludur. Bu borcun bedelini ise deprem, taşkın, heyelan, altyapı çöküşü gibi felaketlerdeki kayıplarla ödemekteyiz. Bu felaketlere sebep olan en önemli sorumlulardan biri de belediyelerdir. Bir binanın uzun yıllar ayakta kalmasını, hasar görmemesini ve ayıplı olmamasını sağlamak müteahhittin görevidir. Ancak bazı prosedürlerle bunu denetlemek belediyelerin işidir. İnsan hayatı bu kadar önemsiz olmamalı. Dün belediyelerce denetimlerde göz yumduğu şeylerin bedelini; bugün insanımız canıyla, sevdiklerini kaybederek ödüyor. Bu şekilde devam ederse, bunun yarın da böyle olacağı muhakkak. Halbuki müteahhit yapıyı yapacak, yapı denetimi firması denetleyecek, yapı denetimi firmasını belediye denetleyecek. Yapı denetim şirketlerinin düzenledikleri raporları düzenli olarak kontrol etmesi gereken kurum belediyelerdir. Bir olumsuzluk olduysa, yapı denetim tutanağı tutulduysa belediye bu raporları dikkate alıp binayı yıktırır veya yapılan uygulamanın düzeltilmesini ister. Bu yüzden belediyelere çok iş düşüyor. “
ÇİĞDEM TURAN