Muhalefet bu seçimi kaybederse bir sonraki döneme kadar sessizlik yemini etmeli!
Yarın sandığa gideceğiz ve önümüzdeki 5 yıl ülkemizi yönetecek olan kişiyi seçeceğiz.
Bir tarafta 20 yılı aşkın süredir iktidarda olan Recep Tayyip Erdoğan ve öteki köşede de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.
14 Mayıs’taki sonuçlara baktığımda Uşak’tan da Türkiye genelinde de Recep Tayyip Erdoğan’ın önde gideceğini ve seçimi alacağını düşünüyorum. (Elbette yanılma payımız her zaman vardır)
Çünkü artan fiyatlar, düşen alım gücü, konut ve araba almanın hayal haline gelmesi ve dar gelirli ve zengin arasındaki makasın açılması toplumun siyasi tercihlerinde belirleyici olmamış. 14 Mayıs seçimleri bu sonucu ortaya koyuyor.
Büyükşehirlerde artan konut kiralarının muhalefete birkaç puan fazla yazdığı ifade edilse de bu seçimin sonucunu değiştirmez.
İşin bir boyuta daha var;
Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesi kendisi ve muhalefet için daha hayırlı olacak gibi dursa da elbette seçimin faturasını da birileri öder. Meral Akşener haricinde tüm liderler bu faturayı öder. Çünkü haklı çıkan tek lider Meral Akşener olur.
Kazanması durumunda Kılıçdaroğlu ciddi bir ekonomik buhranla karşı karşıya kalır ve toplumda da “Yine geldi bunlar kıtlık da beraberlerinde geldi” veya “Bunların olduğu yerde ot bitmez” gibi tepkiler oluşabilir. Eğer bu olursa da muhalefet orada kalamaz ve ilk erken seçimde iktidar tekrar el değiştirir.
Bana göre muhalefet şimdiden 28 Mayıs sonrasını kurgulamalı ve buna göre bir projeksiyon ortaya koymalı.
Seçim döneminde bol keseden çok dağıtıldı ve uzmanlar dövizde artış olabileceğini öngörüyor. Kim gelirse gelsin fark etmez her şeyin süt liman olmasını kimse beklemesin.
Böyle bir ortamda muhalefetin yapacağı kürsülere çıkmak değil, kürsülerden inmek olmalı.
Mecliste kalmak yerine partilerine geri dönmeliler, AK Parti’ye muhalefet etmeyi bırakmalılar ve vatandaşın iktidarı daha yakından görmesini sessiz kalarak sağlamalılar.
Çünkü siyasi tartışmaların hepsi bugüne kadar hükümete yaradı ve muhalefet kendi kazdığı kuyulardan bir türlü çıkamadı.
Bu süreçte susmak daha mantıklı olacaktır. Parti binalarını birer danışmanlık bürosu gibi kullanabilirler.
Vatandaş ve hükümet baş başa kalır ve bu süreçte hükümet kendine muhalefet edecek birilerine de ihtiyaç duyar. (Bkz. Ümit Özdağ ve Sinan Oğan (Şu günlerde gerçi Ümit Özdağ güya Millet İttifakına destek veriyor ama ben bunu da pek samimi bulmuyorum))
Muhalefetin suskunluk yemininin dışına kim çıkarsa, onun da hükümete çalıştığı da tescillenir.
Muhalefet yok ki gibisinden saçma ve zihinlere kazınan algı da bu sayede temizlenir.