Değerli Okurlar! Bizim insanımızın kendine özel alışkanlıkları vardır değil mi? Demokrat insanlarız deriz, elbette kuralları çok severiz çünkü kurallar onlar için vardır. Haklı olan onlardır. Sonuç itibariyle kanunlar da delinmek için yapılır. Aleyhlerine bir durum varsa yanlış olan Anayasa’dır. Hele bir bakın, gözlemleyin öyle değil midir gerçekten? Toplulumuz demokrat geçinen insanlarla dolup taşıyor maşallah! Toplum olarak yollarımızla öğünürüz, yol 10 şeritli olsa bile, en sol şerit kural kaideyi seven insanlar için yapılmıştır. Önlerinde araç olması sinir yapar. Kırmızı ışıkta sağa, sola dönüşleri kapatır, banketi kaldırımı şerit sayarlar. Hele trafik sıkışıksa, bütün gün işi yalnızca belirli ringleri yapmak olan belediye otobüsleri bile öne geçmek için arayıştadır. Yarım saatlik yolda, slalom yapar, pek çok insan ve aracı tehlikeye sokmaktan çekinmezler, trafik açılınca da yürümezler. Ambulansın arkasına takılma mücadelesi meşhurdur. Sanırsın hepsinin acil durumu var.
Bizim toplumumuzda düğün konvoyunda herkes bulunmaz kahramandır değil mi?
Araya araç sokan bizden olamaz, mantığı vardır. Kapılardan, camlardan sarkılıp fotoğraflar, videolar çekilir. Hatta yol kesilip halay çekilen, silah çekilip sağa sola ateş edilen vakalar kimseyi şaşırtmaz. Kavşak kültürümüz, pek çok yazılı kuralın aksine gelişmiştir. En sağ şeritten en sola, ya da en soldan en sağa geçmek normalmiş gibi davranılır. Kısa park yeri, gidilecek yere en yakın noktadır. Bu bazen yolun ortası, bazen otopark giriş çıkışı ve benzeri noktalar olabilir. 3 metre ileride her yer boş olsa fark etmez. Önemli olan onun işidir. Gerisi hikayedir öyle değil mi?
Bizim toplumumuzda, bütün caddeler, kaldırımlar kural sevenlerin tapulu malıdır sanki.
Engelli alanı, bisiklet yolu, körler için sırasını beklemek onlara yakışmaz, zoruna gider. Başkalarının vakti boldur. Önce onların işi bitmelidir. Arkasız işi sevmezler. En haklı, en masum işlerinde dahi bir hamili kart, selamı iletilecek biri olmalıdır, orada saygı görmelidirler. “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” modunda olmalıdırlar. Kadını, erkeği dedikodu ile beslenirler. Başkalarının da onlar hakkında yaptığını unutup, onun bunun hakkında anlatır, çekiştirir dururlar. İyi tanıdıkları birisi, zor duruma düşerse, çoğunluk için dıştan sahte hüzün, içten gerçek bayramdır.
Bizim toplumumuzdaki insanlarımız entrikalara, Bizans oyunlarına bayılırlar değil mi?
Kural sevenlerimiz, kazanan tarafta olma hedefi ile, entrikalara hazırdırlar. Kazanmak adına feda edilenler umurlarında olmaz. Aslında kaybettiklerini de anlamazlar. Kolay kazanmak, kopyacılık tercih nedenidir. Hangi iş kazanıyorsa oraya, hangi iş kolaysa o tarafa gitmeyi zekâ zannederler. Onlar cin, diğerleri enayidir. Gerçekten de öyle değil midir?
Bizim toplumda aşağıya bakılmaz, misalleri yukarıdandır. Kural sevenler yukarıda olmanın bedelini bırakın ödemeyi, düşünmeyi bile lüzumsuz sayıp, nimetlerini istemeyi hak sanmazlar mı?
Kıyasları hak ettiği değil, yakınında olanın aldığıdır. O bir şey olamıyorsa, yanındaki de olmamalıdır. Çabuk ve kolay unutur, çabuk ve kolay inanırlar. Doğruluk ve dürüstlük tavırları görecelidir, Lehte yada aleyhte olma durumuna göre değişir. Toplum menfaati anlayışları şöyledir. “Toplum benim”. Akıl verenleri hiç sevmezler. Tercihleri para verenlerdir. Eleştirmeye bayılırlar. Ancak eleştirilmeye tahammülleri olmaz. Onların yaptığı yanlışlar bile doğrudur. Başkalarının doğruları, kasıtlı ya da şaibelidir, Belgesi varsa photoshop’tur. Karalamak acizlik sayılmaz. Yöntemdir. Liste uzar. Kim bilir sizin aklınıza neler gelmiştir. Biraz gülümsemek için abarttığımız, yine de çoğumuza yabancı gelmeyen bu davranış biçimleri, elbette öğünülecek şeyler değil. Şükürler olsun ki, istisnalarımızın, müstesnalarımızın sayısı her gün artmaktadır. Pekala ne olacak böyle? kuralları tatbik ettikçe, demokrasiyi özümsedikçe ve faziletlerini yaşadıkça çok daha süratle artacak ve insanca yaşam kalitesine dört elle sarılacağız. Başka çaremiz var mı acaba?
Bizim toplumda aşina olduğumuz iki önemli konu açlık ve israf değil midir?
Dünya nüfusu 7,8 milyar, aşırı kilolu insan sayısı 1,7 milyar (%22), obez insan sayısı 786 milyon (%10), aç insan sayısı 853 milyon (%11), açlıktan bir günde ölen insan sayısı 25,000, açlıktan bir yılda ölen insan sayısı 9 milyon. Ülkemizde günlük üretilen ekmek sayısı 125 milyon, günlük israf edilen ekmek sayısı 6 milyon (%5), yıllık israf edilen ekmek sayısı 2,2 milyar. Ayrıca israf edilen, dökülen, fazla üretilen diğer gıdaları henüz hesaba katmadım. Yapılması gerenler çok basit; İhtiyacınız kadar satın alın, yiyeceğiniz kadar tabağınıza alın, tabağınızdakini bitirin, satacağınız kadar üretin.
Bakınız! Bilhassa turistler için dünyanın en zengin kahvaltısına ve açık büfesine sahibiz değil mi?
Ama israfımız da bir o kadar çok. Çeşit ve miktarı mutlak azaltmalıyız. Komşun açken tok yatmayı bırak; insanlar acından ölürken, biz gıdaları atıyoruz ve sağlıksız beslenip kilolanıyoruz. Ülkemizde dahil olmak üzere ‘Yetersiz Beslenme’ de çok büyük bir sorun olarak artmaya devam ediyor. Dünya 2030 yılında sıfır açlğı hedefliyor; böyle gidersek zor. Mübarek kurban bayramı arifesinde açlığa ve israfa dikkatleri çekmek istedim, birey olarak toplum olarak gereğini yapalım bereketi dolayısıyla da refahı tesis edelim. Bayrama sayılı günler kaldı. Herkesin kurban bayramını can-ı gönülden kutlar sağlık ve esenlikler dilerim. Hoşca kalın dostça kalın!