Değerli Okurlar! Konuya çok anlamlı bir sualle başlasak herhalde daha isabetli olur diye düşünüyorum. Hiç düşündünüz mü? Acaba bir toplumda okumuş cahil sayısının artması neyin göstergesidir? Bir toplumda giderek okumuş cahil sayısının artması “zır cahil” diye tabir ettiğimiz okumamış cahillerden daha tehlikeli de değil midir? Doğrusunu söylemek gerekirse çoğu insan gibi bende çok merak edenlerdenim. İzin verirseniz dilimizin döndüğünce açıklamaya çalışalım: Yüksek bir özgüvene sahip olan her kişi, doğal olarak ve bir çaba sarf etmesine gerek kalmadan insanlarla iyi ilişkiler içinde olur. Geçmişten bugüne aydın kavramı uzun tartışmalara neden olmuştur. Aydın kişi görüşü her kişiye göre değişebilir ve tanımlanabilir. Elbette aydın insanın kim olduğunu belirleyen bazı kıstaslar vardır.
Aslında aydın olmak: yaşam karşısında belirli dinamikler üzerinde kurulmuş bir duruşu ifade eder. Sahip olduğu faydalı bilgileri, deneyimleri, kavramsal düşünceleri, teorileri pratiğe dönüştürendir. Bilgiyi bir süs, bir caka satma, öğünme, böbürlenme, hava atma aracı olarak kullanmayan, bilgilerini halka aktaran, onları paylaşandır. Aldatmayan, yalan söylemeyen, halkına karşı dürüst olan, ikiyüzlü ve riyakar olmayan güvenilir kişidir. Toplumun iyiye, güzele, refaha gitmesi için çaba gösterendir. İnsanların gelecekleri için hem çalışmayı, hem de çatışmayı göze alan kişidir. Mutluluğu, güzellikleri, üzüntüleri kederleri ve mutlulukları halkıyla paylaşandır. Fizik ötesi düşüncelerden arınmış kişidir. Yalnızdır. Kimseden emir almadan bilimsel yollarla çalışan kişidir.
Günümüzde her okur-yazar, akademik kariyer yapanların aydın olup olmadığı da tartışılır. Sözüm meclisten dışarı özellikle ülkemizde okumuş cahil sayısı giderek artmaktadır. Toplumdaki okumuş cahillerin sıradan vatandaşlardan daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Hemen her kurumdaki yöneticiler, bazı küçük bürokratlar, daha üst makamlara gelebilmek için akla hayale gelmedik ödünler veririler. Yalakalık yada yağcılık yapanlar da vardır. Yönetimler değiştikçe onlar da yön, rota değiştirebilirler. Belli bir felsefeleri yoktur. Üst yöneticilerin ya da karar mercilerinin bunlara itibar etmemesi de gerekmez mi?
Bu türden kişilerin aydın insanla uzaktan yakından ilgi ve alakaları yoktur. Her hal ve şartta insanı satmaya meyilli olurlar. Aydın olmanın önündeki en büyük engeller; tembellik, korkaklık, küçük çıkarlar, işini kaybetmemek, okumamak ve en önemlisi de menfaat temin etmektir. Özet olarak toplumda aydın geçinen değil gerçek anlamda aydın insanlara ihtiyaç vardır. Acaba yanılıyor muyum? Sözlerime başlarken sorduğum soruyu yazıma son verirken bir kez daha tekrar etmemde yarar olduğunu düşünüyorum. Hiç düşündünüz mü? Acaba bir toplumda okumuş cahil sayısının artması neyin göstergesidir? Bir toplumda giderek okumuş cahil sayısının artması “zır cahil” diye tabir ettiğimiz okumamış cahillerden daha tehlikeli de değil midir? Hoşça kalın dostça kalın, sevgiyle kalın!